Hûd Sûresi 104. Ayet

وَمَا نُؤَخِّرُهُٓ اِلَّا لِاَجَلٍ مَعْدُودٍۜ  ...

Biz onu ancak belirli bir zamana kadar erteliyoruz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve
2 نُؤَخِّرُهُ biz onu geciktirmeyiz ا خ ر
3 إِلَّا ancak
4 لِأَجَلٍ süreye kadar ا ج ل
5 مَعْدُودٍ belirli ع د د
 
Bu âyet inkârcıların, “Eğer azap varsa çabucak gelsin de görelim” şeklindeki alaylı sözlerine cevap mahiyetinde olup kıyametin kopması ve azabın gelmesinin inkârcıların isteğine bağlı olmadığını, Allah’ın takdirine bağlı olarak belirli bir sürenin sonuna ertelenmiş olduğunu ifade eder. Bu sürenin ne zaman sona ereceğini Allah’tan başkası bilemez (A‘râf 7/187; Müslim, “Îmân”, 1-7).

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 199
 

وَمَا نُؤَخِّرُهُٓ اِلَّا لِاَجَلٍ مَعْدُودٍۜ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. نُؤَخِّرُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur. Muttasıl zamir  هُٓ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

اِلَّا  hasr edatıdır.  لِاَجَلٍ  car mecruru  نُؤَخِّرُهُٓ ’ya mütealliktir.  مَعْدُودٍ  kelimesi  لِاَجَلٍ ‘nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir. Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.

Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1- Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2- Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar.

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle hal olur. Ayette müfred şeklindedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

نُؤَخِّرُهُٓ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  أخر ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

مَعْدُودٍ  kelimesi sülâsî mücerredi  عدد  olan fiilin ism-i mef’ûludur.

 

وَمَا نُؤَخِّرُهُٓ اِلَّا لِاَجَلٍ مَعْدُودٍۜ

 

وَ  atıf harfidir. Ayeti önceki ayetteki  ... ذلك يوم مجموع  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vaslda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada fiil cümlesiyle fiilin tekrarı ve yenilenmesi, isim cümlesiyle de sabitlik kastedilerek, fiil cümlesi isim cümlesine atfedilmiştir. İsim cümlesinden fiil cümlesine geçişte iltifat sanatı vardır.

Muzari fiil sıygasında, faide-i haber inkârî kelamdır. Muzari fiil, hudus, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

نُؤَخِّرُهُٓ  fiilinin azamet zamirine isnad edilmesi, işin Allah'ın bizzat celâliyle, kudretiyle, kemâliyle ilgili olduğunu belirterek tazim ifade eder. 

Nefy harfi  مَا  ve istisna harfi اِلَّا  ile birlikte kasr oluşturmuştur. İki tekid unsuru sayılan kasr, fiil ve car-mecrur arasındadır. نُؤَخِّرُهُٓ  maksur- sıfat, لِاَجَلٍ مَعْدُودٍۜ  maksurun aleyh-mevsuf olmak üzere kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur. 

Kıyamet gününün ancak belli bir vakte tehir edilmiş olduğu  kasr üslubuyla kesin bir şekilde ifade edilmiştir.

مَعْدُودٍ  kelimesi,  اَجَلٍ  için sıfattır. Sıfat, tâbi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

لِاَجَلٍ ’in nekre gelişi nev ifade eder.

وما نُؤَخِّرُهُ إلّا لِأجَلٍ مَعْدُودٍ  cümlesi;  ذَلِكَ يَوْمٌ مَجْمُوعٌ لَهُ النّاسُ ve يَوْمَ يَأْتِي لا تَكَلَّمُ نَفْسٌ (Hud Suresi/105) cümleleri arasındaki mutarıza cümlesidir. Burada maksat, onu yalanlıyor olmalarına rağmen hala gerçekleşmediğini delil göstererek dirilişi inkâr eden ve uluhiyet makamına karşı olan cehaletleri sebebiyle bu yalanlamalarının Allah Teâlâ’yı hiddetlendirerek kıyametin gelişini hızlandıracağını vehmeden kimselere karşılık, Allah Teâlâ’nın bu günü, dünya üzerinde yaşayanların ecelini belirlediği gibi âlemin yaratıldığı günden önce yine kendisinin belirlediğini ve kendi katında belirli olan bir güne ertelemiş olduğunu açıklamaktır. (Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)  

المَعْدُود ’un asıl anlamı, sayılı (hesaplanmış)dır. Burada mana olarak, gelecek olan günün gecikmesinin yahut erkene alınması mümkün olmadığından, kesin belirli anlamında kinayeli olarak ifade edilmiştir. Çünkü sayılı (hesaplanmış) olmak, belirlenmiş olmayı ilzam eder (gerektirir). Ya da farklı bir şekilde, yakınlıktan kinaye de diyebiliriz. (Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)