اِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَۜ وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْۜ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِلَّا | hariç |
|
2 | مَنْ | kimseler |
|
3 | رَحِمَ | rahmet ettiği |
|
4 | رَبُّكَ | Rabbinin |
|
5 | وَلِذَٰلِكَ | zaten bunun için |
|
6 | خَلَقَهُمْ | onları yarattı |
|
7 | وَتَمَّتْ | ve yerine gelmiştir |
|
8 | كَلِمَةُ | sözü |
|
9 | رَبِّكَ | Rabbinin |
|
10 | لَأَمْلَأَنَّ | andolsun dolduracağım |
|
11 | جَهَنَّمَ | cehennemi |
|
12 | مِنَ | -den |
|
13 | الْجِنَّةِ | cinler- |
|
14 | وَالنَّاسِ | ve insanlar(dan) |
|
15 | أَجْمَعِينَ | tamamen |
|
Riyazus Salihin, 616 Nolu Hadis
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennet ile cehennem münakaşa ettiler.
Cehennem:Bende zorbalar ve kibirliler var, dedi.
Cennet: Bende yalnız zayıflar ve yoksullar var, dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ onların çekişmesini şöyle halletti:
اِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَۜ
اِلَّا istisna edatıdır. مَنْ müşterek ism-i mevsûl, müstesna munkatı’ olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası رَحِمَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
رَحِمَ fetha üzere mebni mazi fiildir. رَبُّ fail olup damme ile merfûdur. Aynı zamanda muzaftır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
İstisna; bir nesneyi, kişiyi veya hükmü istisna edatlarından biriyle cümledeki hükmün dışında tutmaktır. İstisnanın 3 unsuru vardır:
1. İstisna edatı: Cümlede kullanılan edatlardır.
2. Müstesna: İstisna edatından sonra gelen kelimedir. İstisna edilen, hariç tutulan kelimedir.
3. Müstesna minh: İstisna edatından önce gelen kelimedir. Kendisinden bir şeyin hariç tutulduğu, genellikle çoğul olan bir kelimedir.
İstisnanın kısımları üçe ayrılır: 1. Muttasıl istisna 2. Munkatı’ istisna 3. Müferrağ istisna (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْۜ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. لِذٰلِكَ car mecruru خَلَقَهُمْ fiiline mütealliktir. ذا işaret ismi sükun üzere mebni mahallen mecrur, ismi mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir. خَلَقَهُمْ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
وَ atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَمَّتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. كَلِمَةُ fail olup damme ile merfûdur. Aynı zamanda muzaftır. رَبِّ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.
اَمْلَـَٔنَّ fetha üzere mebni muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انا ’dir. Fiilin sonundaki نَّ tekid ifade eden nûn-u sakiledir. جَهَنَّمَ mef’ûlun bih olup, fetha ile mansubdur.
مِنَ الْجِنَّةِ car mecruru اَمْلَـَٔنَّ fiiline mütealliktir. النَّاسِ atıf harfi وَ ’la makabline matuftur. اَجْمَع۪ينَ kelimesi النَّاسِ için manevi tekid olup, cer alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile irablanır.
Tekid nun’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
Te’kid: Tabi olduğu kelimenin veya cümlenin manasını kuvvetlendiren, pekiştiren, manasındaki kapalılığı gideren ve aynı irabı alan sözdür. Te’kide “tevkid” de denilir. Te’kid eden kelimeye veya cümleye “te’kid (müekkid- ٌمُؤَكِّد)”, te’kid edilen kelime veya cümleye de “müekked (مَؤَكَّدٌ)” denir. Te’kid, çoğunlukla muhatabın zihninde iyice yerleşmesi veya onun tereddüdünü gidermek için yapılan vurguya denir. Te’kid, lafzî ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır.
Lafzi te’kid: Harfin, fiilin, ismin hatta cümlenin tekrarı ile olur. Zamirler zamir ile te’kid edilebilirler. Bu durumda sayı ve cinsiyet yönünden te’kid müekkede uyar.
Manevi te’kid: Manevi te’kit marifeyi tekit eder, belirli kelimelerle yapılır. Bu kelimeler: كُلُّ , اَجْمَعُونَ , اَجْمَعِينَ dir. Ayette manevi tekid şeklindedir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar. Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayrı munsarıfa girer.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَۜ
Ayet önceki ayette sayılanlardan istisna edilenleri bildirmektedir. Müstesna olan müşterek ism-i mevsûl مَنْ ’nin sıla cümlesi olan رَحِمَ رَبُّكَ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
Müstesnanın ism-i mevsûlle gelmesi, istisna edilenleri tazim ifade eder.
رَبُّكَ izafetinde muzâf olan Rab ismi dolayısıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki Rab isminde tecrîd sanatı vardır.
وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْۜ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ
وَ , istînafiyedir.
İstînâfiye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine irab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Bütün mamullerin cümledeki yeri, aslında amilinden sonra gelmesidir. لِذٰلِكَ car mecruru, ihtimam için, amili olan خَلَقَهُمْ ’a takdim edilmiştir.
Rahmete veya ihtilafa işaret eden işaret işaret isminde istiare sanatı vardır.
Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi; her ikisinde de “vücûdun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Beyan İlmi)
وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْ [Onları bunun için yaratmıştır.] ifadesinde هُمْ zamiri “insanlara” ait olursa işaret ismi olan ذٰلِكَ ihtilaf, لِ harfi de akıbet içindir, ya da işaret hem ihtilafa hem de rahmetedir. Eğer مَنْ ’e giderse, rahmetedir. (Beyzâvî, Envârü’t-Tenzîl Ve Esrârü’t-Te’vîl)
ولِذَلِكَ خَلَقَهُمْ ifadesinde mamulun amiline takdimi kasr için değildir. Sadece bu illetin önemi ve iki ayetin birarada tefsir edilmesindeki karışıklığı gidermek içindir. (Âşûr,Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)
وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ cümlesi atıf harfi وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Veciz ifade kastına matuf كَلِمَةُ رَبِّكَ izafeti, muzâf olan كَلِمَتُ ’ye, muzâfun ileyh olan كَ zamirinin aid olduğu Hz.Peygambere şan ve şeref ifadesi yanında Allah Teâlânın ona teselli hususunda son derece lütuf ile muamele ettiğine işaret eder.
Konunun önemine dikkat çekmek, Allahın rububiyet vasfını vurgulamak için zamir makamında zahir olarak Rab isminin tekrarlanmasında iltifat, tecrîd, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
كَلِمَةُ , Allah Teâlâ’nın yaratma kudreti ile alakalı müstear lafızdır. İradesine ve ilmine uygun olarak devam eden tekvini ifade eder. Bu çok şık bir istiaredir. Çünkü bu alaka; mananın idrakini sağlayan ve mütekellimin iradesine ve ilmine delalet eden kelama benzetilmiştir. (Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)
تَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ ibaresi de istiaredir. Burada “Yüce Allah’ın sözünün (kelime) tamam olmasıyla kastedilen, önceden haber verilen tehdidin doğru olması, bunun tamam olmasıdır. Onun tamlığı, olayın habere uygun olarak vuku bulmasıdır.” (Şerîf er-Râdî, Kur’an Mecazları)
لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Cümle, mukadder kasemin cevabıdır.
Kasem fiilinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzuf kasem ve cevabından oluşan terkip, kasem üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır.
Kasem cümlesini oluşturan kasem fiili, kasem edatı ve kasem edilen isim hazfedilmiş, vurgu kasemin cevabına yapılmıştır.
Mahzuf kasem ve nûn-u sakile ile tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkâri kelamdır. Muzari fiil hudûs, istimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu نَّ , fiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri, Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terk edilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)
Ayette cevap farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mübalağa içermektedir. Îcaz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
تَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ [Rabbinin kelimesi tamam oldu.] cümlesindeki Rab isminden لَاَمْلَـَٔنَّ fiilinde mütekellim zamirine iltifat sanatı vardır
النَّاسِ kelimesi temasül nedeniyle لَاَمْلَـَٔنَّ fiiline müteallik olan مِنَ الْجِنَّةِ ‘ye atfedilmiştir.
اَجْمَع۪ينَ kelimesi النَّاسِ için manevi tekid lafzıdır.
الْجِنَّةِ ve وَالنَّاسِ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafiy sanatı vardır.
الْجِنَّةِ kelimesinin النَّاسِ kelimesine takdimi, insanların isyanlarının birçok sebebinin onların vesveseleri olması dolayısıyladır. (Fâdıl Sâlih Samerrai, Beyanî Tefsir Yolu c. 3, s. 365)