Hûd Sûresi 89. Ayet

وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَع۪يدٍ  ٨٩

“Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin, veya Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve unutmayın ki) Lût kavmi sizden uzak değildir.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَا قَوْمِ kavmim ق و م
2 لَا
3 يَجْرِمَنَّكُمْ sizi musibete uğratmasın ج ر م
4 شِقَاقِي bana karşı gelmeniz ش ق ق
5 أَنْ
6 يُصِيبَكُمْ isabet edenin ص و ب
7 مِثْلُ benzerinin م ث ل
8 مَا şeylerin
9 أَصَابَ başlarına gelen ص و ب
10 قَوْمَ kavminin ق و م
11 نُوحٍ Nuh
12 أَوْ yahut
13 قَوْمَ kavminin ق و م
14 هُودٍ Hud ه و د
15 أَوْ veya
16 قَوْمَ kavminin ق و م
17 صَالِحٍ Salih ص ل ح
18 وَمَا ve değildir
19 قَوْمُ kavmi ق و م
20 لُوطٍ Lut
21 مِنْكُمْ sizden
22 بِبَعِيدٍ uzak ب ع د
 

 

وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ 

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَا  nida harfidir. Münada olan  قَوْمِ  muzâf olup, mukadder fetha ile mansubdur. Mütekellim  يَ ’ sı mahzuf olup, kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Nidanın cevabı  لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاقٖٓي ’dır.

لَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَجْرِمَنَّ  fetha üzere mebni muzari fiildir. Fiilin sonundaki  نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. شِقَاقٖٓي  fail olup mukadder damme ile merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. Mütekellim zamiri  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَنْ  ve masdar-ı müevvel, يَجْرِمَنَّ  fiilinin ikinci mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.  

اَنْ  muzariyi nasb ederek manasını masdara çeviren harftir.

يُصٖيبَكُمْ  fetha ile mansub muzari fiildir. Muttasıl zamir  كُمُ  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.  مِثْلُ  fail olup damme ile merfûdur. Müşterek ism-i mevsûl  مَٓا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlün sılası  اَصَابَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.

اَصَابَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. قَوْمَ  mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. نُوحٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

اَوْ  atıf harfi tahyîr / tercih ifade eder. قَوْمَ  mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. هُودٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. قَوْمَ صَالِحٍ  cümlesi, atıf harfi  اَوْ  ile makabline matuftur.

Tekid nûn’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lâmı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Fiil-i muzarinin başına  اَنْ  harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdar-ı müevvel cümlesi)” denmektedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَوْ ;Türkçede “veya, yahut, ya da, yoksa” kelimeleriyle karşılayabileceğimiz bu edat iki unsur arasında (matuf-matufun aleyh) tahyir yani tercih (iki şeyden birini seçme) söz konusu olması durumlarında kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazfedilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada irab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. 

Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzaf, 2) Şibh-i muzaf, 3) Nekre-i gayrı maksude. 

Mebni münada merfu üzere mebni, mahallen mansub olur. 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harfi tarifli isim. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَصَابَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi صوب ’dir. 

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.


وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَع۪يدٍ

 

İsim cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  مَا  olumsuzluk harfi olup  لَيْسَ  gibi amel eder. İsmini ref, haberini nasb eder.

قَوْمُ  kelimesi  مَٓا ’nın ismi olup damme ile merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. لُوطٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. مِنْكُمْ  car mecruru  بَعٖيدٍ ’e mütealliktir. بِ  harf-i ceri zaiddir.  بَعٖيدٍ  lafzen mecrur, ما ’nın haberi olarak mahallen mansubdur. 

بَع۪يدٍ ; sıfat-ı müşebbehedir. “Benzeyen sıfat” demektir. İsmi faile benzediği için bu adı almıştır. İsmi failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfatı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsmi fail değişen ve yenileşen vasfa delalet eder. Sıfatı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَيَا قَوْمِ لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ 

 

Ayet atıf harfi  وَ ‘ la önceki ayetteki  يَا قَوْمِ ’ye atfedilmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şuayb (a.s) ‘ın kavmine hitabında nidanın tekrarı ihtimama ve konunun önemine binaendir. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l acüz ale’s sadr sanatları vardır.

Münada olan  قَوْمِ ’deki mütekellim zamirinin hazfi, nida edenin münadaya yakın olma isteğine işarettir. Kelimenin sonundaki kesra, muzafun ileyhten ivazdır. Mütekellim zamirinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

Nidanın cevabı olan  لَا يَجْرِمَنَّكُمْ شِقَاق۪ٓي اَنْ يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ  cümlesi nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Veciz ifade kastına matuf olan  شِقَاق۪ٓي  izafeti, لَا يَجْرِمَنَّكُمْ  fiilinin failidir.

شِقَاق۪ٓ , bütün cinslere şamil masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Masdarlar bir fiilin ihtiva ettiği bütün manaları içerirler. Yani; ism-i fail ve ism-i mefûlü de ifade eder. 

يَجْرِمَنَّكُمْ - شِقَاق۪ٓي  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  يُص۪يبَكُمْ مِثْلُ مَٓا اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ  cümlesi, masdar tevilinde, لَا يَجْرِمَنَّكُمْ  fiilinin mef’ûlü konumundadır. Masdar-ı müevvel, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs, istimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يُص۪يبَكُمْ  fiilinin faili olan  مِثْلُ ‘nun muzafun ileyhi olan müşterek ism-i mevsûl  مَٓا ‘nın sıla cümlesi  اَصَابَ قَوْمَ نُوحٍ اَوْ قَوْمَ هُودٍ اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ  şeklinde müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Birbirine matuf  اَوْ قَوْمَ صَالِحٍۜ  ve  اَوْ قَوْمَ هُودٍ  izafetleri, اَصَابَ fiilinin mef’ûlü olan  قَوْمَ نُوحٍ ‘e, اَوْ  atıf harfiyle atfedilmiştir. Cihet-i camia, temasüldür. 

اَصَابَ - يُص۪يبَكُمْ  kelimeleri arasında cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr, قَوْمَ  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

Nidanın cevap cümlesinde istiare sanatı vardır. Adı geçen kavimlerin başına gelen felaketler, isabet etme manasındaki  يُص۪يبَكُمْ  fiiline isnad edilerek, hedefine ulaşan bir oka benzetilmiştir. Bu mübalağalı üslupta tecessüm sanatı da vardır.

Azaba müstehak olan kavimlerin  قَوْمَ نُوحٍ - قَوْمَ هُودٍ - قَوْمَ صَالِحٍۜ  şeklinde sayılması taksim sanatıdır.

Şuayb (a.s), dördüncü cevap olarak, “Ey kavmim, bana düşmanlığınız, size bir musibet getirmesin.” demiştir. Keşşâf sahibi şöyle der:  جرم  fiili bazen bir bazen iki mef’ûl alma hususunda tıpkı  كسب (kazandı) fiili gibidir. Nitekim Arapçada, “O, bir günah işledi, onu kesbetti.” denildiği gibi “O, ona günah işletti ve o, ona onu kazandırdı.” da denilir. Ayetteki fiil de bu şekildedir yani “Bana olan düşmanlığınız, başınıza bir azabın isabet etmesine sebebiyet vermesin.” demektir.” (Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)

Ey kavmim! Sizin bana olan düşmanlığınız, sakın ola ki Nuh (a.s) kavminin başına gelen tufanda boğulma musibeti yahut da Hud (a.s) kavminin başına gelen fırtına musibeti gibi veyahut Salih (a.s) kavminin başına gelen korkunç ses ve sarsıntı musibeti gibi size de bir musibet getirmesin! Bu ilâhî ifade, hakikatte en güzel ve hârika bir üslup ile, kâfirlerin, Şuayb’a (a.s) düşmanlık etmelerini yasaklamaktadır. (Ebüssuûd, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm)


وَمَا قَوْمُ لُوطٍ مِنْكُمْ بِبَع۪يدٍ

 

وَ , istînâfiyyedir. 

İstînâfiye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine irab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

Sübut ve istimrar ifade eden menfî isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.  مَا ; nakıs fiil  ليس  gibi amel etmiştir.  بَع۪يدٍ , lafzen mecrur, mahallen merfû olarak  مَا ’nın haberidir. Başındaki  بِ , tekit ifade eden zaid harftir.

مَا ’nın ismi olan  قَوْمُ لُوطٍ , az sözle çok anlam ifadesi için izafetle gelmiştir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. مِنْكُمْ  car-mecruru durumun onlarla ilgili olduğunu vurgulamak için amili olan  بِبَع۪يدٍ۟ ’ne takdim edilmiştir.

بِبَع۪يدٍ  ’deki nekrelik, kıllet ifade eder. Menfi siyakta nekre, selbin umum ve şümulüne işarettir.

صَالِحٍۜ - هُودٍ - نُوحٍ - لُوطٍ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Ayette  قَوْمِ  kelimesi beş kez tekrarlanmıştır. Kur’an’da yer alan tekrarların hiçbirisi maksatsız ve rastgele değildir. Zira her türlü noksanlıktan uzak olan ilâhî kelâmda lüzumsuz söz tekrarına ve tesadüfe asla yer yoktur. Meânî ilminin önemli konularından biri olan ıtnâbın içerisinde mütalaa edilen tekrir sanatı, Kur’an-ı Kerim’in en belirgin üslup özelliklerindendir. Tekrir, maksadı ifade etmek için çeşitli amaçlarla yapılır. Buradaki belâgî amaç ikaz, korkutma ve uyarıdır. Bu tekrarda ayrıca reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Bu sözle onların mekân bakımından, birbirlerinden uzak olmadıkları manası kastedilmiştir. Çünkü Lut’un (a.s) kavminin beldesi, Medyen'e yakın idi.

Ayrıca zaman bakımından onlardan uzak olmadıkları kastedilmiştir. Zira Lut ’un (a.s) kavminin helaki, Şuayb (a.s.) zamanındaki insanların haberdar olduğu en yakın helak hadisesidir. Bil ki her iki manaya göre de zaman ve mekân bakımından yakın olma, o şeyi iyice bilme ve onların durumlarına tam vâkıf olma manasına gelir. Binaenaleyh Şuayb (a.s) sanki “Başınıza benzeri bir azabın gelmemesi için onların başlarına gelenlerden ibret alın ve Allah'a muhalefet edip O'nunla nizalaşmaktan sakının.” demek istemiştir. (Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)

Burada  ببعيدين  buyurulmamıştır. Çünkü ‘onların helakı uzak değildir veya onlar uzak değildir ya da onların helak oluş zamanı veya mekânı uzak değildir’ manaları kastedilmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 3, s. 319)