Nahl Sûresi 62. Ayet

وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ  ٦٢

Hoşlarına gitmeyen şeyleri Allah’a isnad ederler. En güzel sonuç kendilerininmiş diye dilleri de yalan uyduruyor. Hiç şüphe yok ki onlara cehennem vardır ve onlar oraya en önde sokulacaklardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَجْعَلُونَ ve isnad ediyorlar ج ع ل
2 لِلَّهِ Allah’a
3 مَا şeyi
4 يَكْرَهُونَ hoşlanmadıkları ك ر ه
5 وَتَصِفُ ve uyduruyorlar و ص ف
6 أَلْسِنَتُهُمُ onların dilleri ل س ن
7 الْكَذِبَ yalan ك ذ ب
8 أَنَّ hakkında
9 لَهُمُ kendilerinin olacağı
10 الْحُسْنَىٰ en güzel sonucun ح س ن
11 لَا hiç yok ki
12 جَرَمَ şüphe ج ر م
13 أَنَّ mutlaka
14 لَهُمُ onlara vardır
15 النَّارَ ateş ن و ر
16 وَأَنَّهُمْ ve onlar
17 مُفْرَطُونَ ona sürüleceklerdir ف ر ط
 
Mekke putperestlerinin, “Kız çocukları Allah’ın, erkekler bizimdir” diyerek kızların Allah’a, erkek çocukların ise kendilerine ait olduğu şeklindeki yukarıda da geçen bâtıl inanç ve iddialarına işaret edilmektedir (Taberî, XIV, 126-127). Ancak müfessirlerin çoğu, devamını dikkate alarak, “en güzel olan” diye çevirdiğimiz hüsnâ kelimesini “en güzel âkıbet, nihaî başarı ve mutluluk” şeklinde açıklamışlardır (İbn Kesîr, IV, 498; Kurtubî, X, 127; Râzî, XX, 60) .
 Burada müşriklerin iki açıdan yanlış düşündüklerine işaret edilmektedir: Öncelikle Allah’a çocuk isnat etmeleri son derece sakat bir inançtır, ayrıca –aslında evlâtlar arasında cinsiyetlerine göre değer farkı görmek yanlış olmakla birlikte– kendi kanaatlerine göre daha aşağı gördükleri kızları Allah’a nisbet etmeleri ikinci bir suçtur (İbn Âşûr, XIV, 191).

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 412
 

وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ 

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَجْعَلُونَ  fiili نَ ’un  sübutuyla merfû muzari fiildir. Değiştirme anlamında kalp fiilidir. Zamir olan çoğul وَ ’ı fail olarak mahallen merfûdur. لِلّٰهِ  car mecruru  يَجْعَلُونَ  fiiline mütealliktir. Müşterek ism-i mevsûl  مَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  يَكْرَهُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

يَكْرَهُونَ  fiili nun’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul وَ ’ı fail olarak mahallen merfûdur. تَصِفُ  fiili, atıf harfi وَ ‘la  يَكْرَهُونَ  fiilie matuftur. 

تَصِفُ  damme ile merfû muzari fiildir. اَلْسِنَتُ  fail olup damme ile merfûdur. Aynı zamanda muzaftır. Muttasıl zamir  هُمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الْكَذِبَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. اَنَّ  ve masdar-ı müevvel  الْكَذِبَ ’den bedel olarak mahallen mansubdur. 

اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir. 

لَهُمُ  car mecruru  اَنَّ ’in mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. الْحُسْنٰى  kelimesi  اَنَّ ’in muahhar ismi olup, elif üzere mukadder damme ile merfûdur.

Değiştirme manasına gelen  جَعَلَ  kelimesi 3 şekilde gelir: 1. Bir şeyden başka bir şey meydana getirmek. 2. Bir halden başka bir hale geçmek  3. Bir şeyle başka bir şeye hükmetmek. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. 

Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i baz, 3. Bedel-i iştimal. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

الْحُسْنٰى ; ism-i tafdildir. İsmi tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsmi tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsmi tafdilin sıfatı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. 

İsmi tafdilden önce gelen isme “mufaddal”, sonra gelen isme “mufaddalun aleyh’’ denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ 

 

İsim cümlesidir. لَٓا  cinsi nefyeden olumsuzluk harftir. اِنَّ  gibi ismini nasb haberini ref eder.

جَرَمَ  kelimesi  لَٓا ‘nın ismi olup fetha üzere mebni, mahallen mansubdur.  اَنَّ  ve masdar-ı müevvel, mahzuf harf-i cer ile  لَٓا ‘nın mahzuf haberine mütealliktir. Takdiri, ...في أنّ لهم (Onlar için… olmasında) şeklindedir.

اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.  

لَهُمُ  car mecruru  اَنَّ ’in mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. النَّارَ  kelimesi  اَنَّ ’in muahhar ismi olup fetha ile mansubdur.  


وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ

 

İsim cümlesidir. وَ  atıf harfidir. اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar.  

هُمْ  muttasıl zamir  اَنَّ ’in ismi olarak mahallen mansubdur. مُفْرَطُونَ  kelimesi, اَنَّ ’in haberi olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

مُفْرَطُونَ  ; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’âl babının ism-i mef’ûludür. 

 

وَيَجْعَلُونَ لِلّٰهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰىۜ 

 

Ayet, atıf harfi  وَ ‘ la önceki ayetteki  وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّٰهُ النَّاسَ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vaslda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada haber cümlesi inşâ cümlesine atfedilmiştir. Matufun aleyhin haberî manada olması, haber cümlesinin inşâ cümlesine atfını mümkün kılmıştır. İnşâ üslubundan haber üslubuna geçişte iltifat sanatı vardır.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. يَجْعَلُونَ  fiiline müteallik olan  لِلّٰهِ  car mecruru, ihtimam için mef’ûle takdim edilmiştir.

يَجْعَلُونَ  fiilinin mef’ûlu konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası olan  يَكْرَهُونَ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰى  cümlesi makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

تَصِفُ  fiilinin,  اَلْسِنَتُهُمُ ’a isnadı, mecâz-ı aklîdir.

Masdar ve tekid harfi  اَنَّ ’nin dahil olduğu  اَنَّ لَهُمُ الْحُسْنٰى  cümlesi, masdar tevilinde olup  الْكَذِبَ ’den bedel konumundadır. Bedel, anlamı zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Masdar-ı müevvel sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber, inkârî kelamdır. Cümlede takdim-tehir ve îcaz-ı hazif sanatları vardır. 

لَهُمْ , masdar harfi  اَنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır.  الْحُسْنٰى  ise  اَنَّ ’nin muahhar ismidir. 

Cenab-ı Hakk’ın  يَجْعَلُونَ  [kılarlar, isnad ederler] ifadesinden, “Kendileri için hoş görmedikleri o kızları Allah’a nispet ederler.” anlamı kastedilmiştir. Buna göre “kılarlar, isnad ederler” tabirinin manası; Allah’ı bu şekilde tavsif eder ve O’nun hakkında bu hükmü verirler” demektir.

الْكَذِبَ  lafzında mübalağa sanatı vardır. سحور  (çok oruç tutan), صبور (çok sabreden) gibi mübalağa kalıbından gelen  كذوب ’un çoğuludur.

يَكْرَهُونَ - الْحُسْنٰى  kelimeleri arasında îhâm-ı tıbâk vardır.  يَكْرَهُونَ  kelimesi  الْحُسْنٰىۜ ’nın zıttı olmamasına rağmen güzel olan şeyden hoşlanıldığı için aralarında manevi tıbâk vardır.

وَتَصِفُ اَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ [Dilleri yalan söylüyor] ifadesi hakkında Şihâb şöyle der: Bu beliğ ve bedî’ kelamdır. Yani onların dilleri yalancıdır. Bu, Arapların, عينها تصفف السهر (O’nun gözleri sihir anlatır) cümlesine benzer. Yani gözleri büyüleyicidir.  قضاها يصف الهيف ibaresi de belin inceliğini anlatır. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefasir) 

Cenab-ı Hakk, “Dilleri yalan yere, en güzelin kendilerine has olduğunu söyler durur.” buyurmuştur. Ferrâ ve Zeccâc şöyle demişlerdir:  اَنَّ ’nin dahil olduğu cümle  الْكَذِبَ  kelimesinden bedeldir. Buna göre kelamın takdiri, “Onların lisanları, en güzelinin kendileri için olduğunu söyler.” şeklindedir. 

Buradaki  الْحُسْنٰىۜ  kelimesinin ne demek olduğu hususunda da iki görüş bulunmaktadır;

1. Bununla, oğullar kastedilmiştir. Yani onlar, “Kızlar Allah’ın; oğullar ise bizimdir.” demişlerdir. Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu söylemelerinin yanısıra, kendilerini, işte bu sözlerinden dolayı, Allah’ın rızasını elde etmek ve hak din ve güzel mezhep üzere olmakla vasfetmişlerdir.

2. Onlar, cennetin kendileri için olduğuna, mükâfatın da Allah’tan olduğuna hükmetmişlerdir. (Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)


 لَا جَرَمَ اَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ

 

Cümle, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Cinsini nefyeden  لَا ’nın dahil olduğu ve sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  لَا ’nın haberi mahzuftur.

لَا جَرَمَ  hiç kuşkusuz, şüphesiz, kesinlikle manalarındadır.

Masdar ve tekid harfi  اَنَّ  ile tekid edilmiş  اَنَّ لَهُمُ النَّارَ  cümlesi, masdar tevilinde, takdir edilen  في  harf-i ceriyle  لَا ’nın mahzuf haberine mütealliktir.

Masdar-ı müevvel, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede takdim-tehir ve îcaz-ı hazif sanatları vardır.

لَهُمْ , masdar harfi  اَنَّ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. النَّارَ  ise  اَنَّ ’nin muahhar ismidir. 

وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ  cümlesi masdar teviliyle önceki masdar-ı müevvele atfedilmiştir. 

Masdar-ı müevvel, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

Ayette sarih masdar yerine, masdar-ı müevvel tercih edilmiştir. Bunun sebebi, açık masdarın bu olayın bir kere gerçekleşmiş olması ihtimaline işaret etmesidir. Oysa müşriklerin durumlarını bildiren bu ifadelerde olayın bir kere gerçekleştiği manası murad edilmemiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.1, s. 83)

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

لَهُمُ الْحُسْنٰى  cümlesiyle لَهُمُ النَّارَ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

لَهُمُ النَّارَ  [Onlara ateş vardır.] ifadesinde, bilinen, tahmini mümkün olan şeyleri söyleyerek sözü uzatmamak veya muhatabın muhayyilesine baş vurmasını sağlamak gibi sebeplerle yapılan îcâz-ı hazif vardır. Takdiri, “Onlara ateş azabı vardır.” şeklindedir. Masdar-ı müevvel olan bu cümle  لَا جَرَمَ ’nin faili olarak ref mahallindedir.

اَنَّ لَهُمُ النَّارَ [Şüphesiz onlar için ateş vardır.] ibaresi onların sözlerini reddeder ve zıddını ispat eder. 

وَاَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ [Şüphesiz onlar öncülerdir.] cümlesi de  فرطته في طلب الماء  deyiminden gelir ki “su aramada birini geçmek” demektir. Nâfi’ ر ’nın kesri ile  مُفْرِط  okumuştur ki günahlarda ifrata kaçmaktır. Şedde ile meftuh olarak  مُفَرَّط  da okunmuştur ki bu da suyu aramada öne geçmektir. Meksûr olarak da okunmuştur ki taatlarda kusur etmektir. (Beyzâvî, Envârü’t-Tenzîl Ve Esrârü’t- Te’vîl)