وَاِذَٓا اَرَدْنَٓا اَنْ نُهْلِكَ قَرْيَةً اَمَرْنَا مُتْرَف۪يهَا فَفَسَقُوا ف۪يهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْم۪يراً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِذَا | ve zaman |
|
2 | أَرَدْنَا | biz istediğimiz |
|
3 | أَنْ |
|
|
4 | نُهْلِكَ | helak etmek |
|
5 | قَرْيَةً | bir kenti |
|
6 | أَمَرْنَا | emrederiz |
|
7 | مُتْرَفِيهَا | onun varlıklılarına |
|
8 | فَفَسَقُوا | kötü işler yaparlar |
|
9 | فِيهَا | orada |
|
10 | فَحَقَّ | böylece gerekli olur |
|
11 | عَلَيْهَا | onlara |
|
12 | الْقَوْلُ | (azab) karar(ı) |
|
13 | فَدَمَّرْنَاهَا | biz de orayı yıkarız |
|
14 | تَدْمِيرًا | darmadağın |
|
وَاِذَٓا اَرَدْنَٓا اَنْ نُهْلِكَ قَرْيَةً اَمَرْنَا مُتْرَف۪يهَا فَفَسَقُوا ف۪يهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ
وَ atıf harfidir. اِذَٓا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.
اَرَدْنَٓا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَرَدْنَٓا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَٓا fail olarak mahallen merfûdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. نُهْلِكَ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
Fiili muzarinin başına “اَنْ ” harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için “tevilli masdar (masdarı müevvel cümlesi)” denmektedir. Kur'an-ı Kerim’de çok nadir de olsa bazen cümlede اَنْ ’den önce (لِ) harf-i cerini ve اَنْ ’den sonra da nâfiye lâ’sını (لَا) görebiliriz. لِئَلَّا şeklinde yazılır. Bazen ise bu اَنْ ’den önce (لِ) harf-i ceri ve nâfiye lâ’sının (لَا) hazf edildiğini görebiliriz. Ancak lafızda olmadığı halde manaları geçerlidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَرْيَةً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فَ karinesi olmadan gelen اَمَرْنَا cümlesi şartın cevabıdır. اَمَرْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَٓا fail olarak mahallen merfûdur.
مُتْرَف۪يهَا mef’ûlun bih olup nasb alameti ي ’dir. İzafetten dolayı ن harfi hazf edilmiştir.
Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ atıf harfidir. فَسَقُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. ف۪يهَا car mecruru فَسَقُوا fiiline müteallıktır.
فَ atıf harfidir. حَقَّ fetha üzere mebni mazi fiildir. عَلَيْهَا car mecruru حَقَّ fiiline müteallıktır. الْقَوْلُ fail olup lafzen merfûdur.
فَدَمَّرْنَاهَا تَدْم۪يراً
Fiil cümlesidir. فَ atıf harfidir. دَمَّرْنَاهَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَٓا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
تَدْم۪يراً mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.
Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:
1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.
2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.
3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak فَعْلَةً vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.
مَرَّةً kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir.Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مُتْرَف۪يهَا kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûludür.وَاِذَٓا اَرَدْنَٓا اَنْ نُهْلِكَ قَرْيَةً اَمَرْنَا مُتْرَف۪يهَا فَفَسَقُوا ف۪يهَا فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ فَدَمَّرْنَاهَا تَدْم۪يراً
وَ atıf harfidir. zaman zarfı اِذَٓا ’nın dahil olduğu cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet mazi fiil sıygasında gelen اَرَدْنَا , şart cümlesi, اِذَٓا ’nın muzâfun ileyhidir.
Masdar harfi اَنْ ’i takibeden نُهْلِكَ قَرْيَةً cümlesi, masdar tevilinde olup اَرَدْنَٓا fiilinin mef’ûludur.
Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.
نُهْلِكَ قَرْيَةً ibaresi mecazî isnaddır. Veya hal-mahal alakasıyla mecaz-ı mürsel diyebiliriz. Helak edilen karye değil karyedeki insanlardır.
Bazı alimler, ayetteki اَمَرْنَا ifadesinin (onlara taati emrettik), bazıları da (onların zenginliklerini artırdık) veya (onları emirler yaptık) anlamında olduğunu söylemişlerdir. (Dr. Mustafa Aydın Arap Dili Belâgatında Bedî‘ İlmi Ve Sanatları)
فَ karinesi olmadan gelen cevap cümlesi اَمَرْنَا مُتْرَف۪يهَا , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır
Allah'ın emirleri hepsine şamil olduğu halde bunların zikre tahsis edilmeleri, hitapta onların asıl olmaları, diğerlerinin ise onlara tabi olmaları sebebiyledir. Bir de emrin bunlara tevcih edilmesi, daha etkilidir. O şımarık zengin ileri gelenlere neyin emredildiği, ayette sarih olarak zikredilmemiştir. Ondan, hak ve hayrın murad olduğu anlaşılmaktadır. Zira Allah kötülüğü, edepsizliği emretmez, özellikle Kur'an’ın hidayeti zikredildikten sonra bu husus daha da açık olarak anlaşılmaktadır. (Ebüssuûd)
Aynı üslupta gelen فَفَسَقُوا ف۪يهَا cümlesi, şartın cevabına matuftur.
فَسَقُوا ف۪يهَا ibaresindeki ف۪ي harf-i cerinde istiare vardır. Fısk mazruf yerine konmuştur. Câmi’ her ikisinde de olan mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
Makabline matuf فَحَقَّ عَلَيْهَا الْقَوْلُ cümlesi de aynı üslupta gelmiştir. Cihet-i camiâ tezâyüftür.
Yine müspet mazi fiil sıygasında gelen فَدَمَّرْنَاهَا تَدْم۪يراً cümlesinde mef’ûlu mutlak olan تَدْم۪يراً , tekid ifade eder. Makabline matuf cümle faide-i haber talebî kelamdır.
Ayetteki fiillerin hepsi müspet mazi fiil sıygasında gelerek hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)
مُتْرَف۪يهَا - ف۪يهَا kelimeleri arasında lûzum ma la yelzem sanatı vardır.
فَدَمَّرْنَاهَا - تَدْم۪يراً arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
دَمَّرْنَا - نُهْلِكَ kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.