İsrâ Sûresi 28. Ayet

وَاِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَٓاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُمْ قَوْلاً مَيْسُوراً  ٢٨

Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti istemek için onlardan yüz çevirecek olursan, o zaman onlara yumuşak bir söz söyle.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِمَّا ve eğer
2 تُعْرِضَنَّ yüz çevirecek olursan ع ر ض
3 عَنْهُمُ onlardan
4 ابْتِغَاءَ bekleyerek ب غ ي
5 رَحْمَةٍ bir rahmeti ر ح م
6 مِنْ
7 رَبِّكَ Rabbinden ر ب ب
8 تَرْجُوهَا umduğun ر ج و
9 فَقُلْ bari söyle ق و ل
10 لَهُمْ onlara
11 قَوْلًا bir söz ق و ل
12 مَيْسُورًا yumuşak ي س ر
 
Hz. Peygamber, yoksul müslümanların geçimiyle bizzat ilgilenir, imkânları nisbetinde onların bakımını sağlar, kendisinde yoksa diğer müslümanları buna teşvik ederdi. Âyette Hz. Peygamber’in, bizzat kendisi de maddî sıkıntı içinde bulunduğu ve bu hususta Allah’ın rahmetini, lutuf ve ihsanını beklediği için ihtiyaç içinde olduğunu açıklayanlara yardım edemeyecekse nasıl davranması gerektiği bildirilmektedir. Buna göre insan, yardım isteyen birine olumlu cevap verme imkânına sahip değilse ümit verici, yatıştırıcı, güzel sözler söylemeli; onu kırmamaya, gönlünü incitmemeye çalışmalı, tatlı dille mazeretini ifade etmelidir (Şevkânî, III, 250-251).
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 479
 

وَاِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَٓاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُمْ قَوْلاً مَيْسُوراً

 

وَ  istînâfiyyedir.  اِمَّا ‘daki,  إنْ  şart harfi  مَّا ’ya idgam edilmiştir. مَّا , zaide olup fiilin başındaki şart manasını, fiilin sonundaki  نَّ  da fiili tekid etmektedir. 

تُعْرِضَنَّ  şart fiili olup, fetha üzere mebni muzari fiildir. Mahallen meczumdur. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir. Fiilin sonundaki  ن , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. عَنْهُمُ  car mecruru  تُعْرِضَنَّ  fiiline mütealliktir. ابْتِغَٓاءَ  mef’ûlun lieclih olup fetha ile mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. رَحْمَةٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

مِنْ رَبِّكَ  car mecruru  رَحْمَةٍ ’in mahzuf sıfatına mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. تَرْجُوهَا  cümlesi,  رَحْمَةٍ ’in ikinci sıfatı olarak mahallen mecrurdur. 

تَرْجُو  fiili  و  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انت ’dir. Muttasıl zamir  هَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  

قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. لَهُمَا  car mecruru  قُلْ  fiiline mütealliktir. Mekulü’l kavli,  قَوْلاً مَيْسُوراً  ‘dir. قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. قَوْلاً  mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubdur.  مَيْسُوراً  kelimesi  قَوْلاً ’in sıfatı olup fetha ile mansubdur.

اِمَّا ; yargıyı seçmeli olarak birbirine bağlayan bir tercih edatıdır.  اِمَّا  ile yapılan atıfta genellikle yargılardan yalnızca birinin gerçekleşmesi söz konusudur. el-Mâlekî, talebî cümlelerden sonra kullanılan  اِمَّا  edatının tahyir ve ibaha, haberî cümlelerden sonra kullanılan  اِمَّا  edatının ise şek ve tereddüt ifade ettiğini söyler. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, (Doktora Tezi) 

Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Şart ve cevap fiilleri mazi de muzari de gelebilir. Ancak aslolan ikisinin de muzari gelmesidir. Cevap cümlesi ise mazi ve muzari cümleleriyle gelebildiği gibi diğer cümlelerle de gelebilir. 

Cevap cümlesi; başına hiçbir edat gelmeyen olumlu mazi ve muzari olarak geldiğinde başına cevap (rabıt  ف ’si) gelmez. Ayrıca  لَمْ  (cahd-ı mutlak) ve  لَا  (nefyi istikbal) ile menfi olan muzari olarak geldiğinde de umumiyetle başına cevap (rabıt  ف ’si) gelmez, bunun haricinde gelen cümle çeşitlerinde ise umumiyetle başına cevap (rabıt  ف ’si) gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir. Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.

Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1- Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2- Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar. 

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle hal olur. Ayette fiil cümlesi şeklindedir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir.Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiilin oluş sebebini bildiren mef’uldür. “Mef’ûlün lieclihi” veya “Mef’ûlün min eclihi” de denir. Mef’ûlün leh mansubtur. Fiile “neden, niçin” soruları sorularak bulunur.

Türkçede “için, -den dolayı, sebebiyle, -sın diye, ta ki, zira, maksadıyla, uğruna” gibi manalara gelir. Mef’ûlün leh fiilinin önüne geçebilir.

2 tür kullanımı vardır: 1) Harfi cersiz kullanımı. 2) Harfi cerli kullanımı

1) Harfi cersiz kullanımı: Harfi cersiz olması için şu şartlar gereklidir:

a) Mef’ûlün leh, cümledeki fiilin masdarı dışında bir masdar olmalıdır. b) Nekre (belirsiz) olmalıdır.

c) Mef’ûlün leh olacak mastarın (iç duygularımızı ifade ettiğimiz, “saygı göstermek, küçümsemek, korkmak, bilmek, bilmemek” gibi) kalbî fiillerden olması gerekir.

d) Fiilin faili ile mef’ulün faili aynı olmalıdır. e) Fiilin oluş zamanı ile mef’ulün lehin oluş zamanı aynı olmalıdır. Mef’ûlün lehin harfi cersiz kullanılabilmesi için yukarıdaki 5 şartın beraber bulunması gerekir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تُعْرِضَ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındadır. Sülâsîsi  عرض’dir.

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

مَيْسُوراً  ; sülâsî mücerredi يسر  olan fiilin ism-i mef’ûludur.

 

وَاِمَّا تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَٓاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ تَرْجُوهَا فَقُلْ لَهُمْ قَوْلاً مَيْسُوراً

 

وَ , istînâfiyyedir. İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

Şart üslubunda gelen terkipte  اِمَّا , şart harfi  إنْ  ve tekid ifade eden zaid  ما ’dan oluşmuştur. Muzari fiil sıygasında gelerek hudus, istimrar, teceddüt ve tecessüm ifade eden  تُعْرِضَنَّ عَنْهُمُ ابْتِغَٓاءَ رَحْمَةٍ مِنْ رَبِّكَ  cümlesi, şarttır. Fiil nun-i sakile ile tekid edilmiştir.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  تُعْرِضَنَّ  fiiline müteallik  عَنْهُمُ  car mecruru, ihtimam için mef’ûle takdim edilmiştir.

Mef’ûlun lieclih olan  ابْتِغَٓاءَ ’nin muzâfun ileyhi olan  رَحْمَةٍ ’deki nekrelik, tazim ifade eder. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rab isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Veciz anlatım kastıyla gelen  رَبِّكَ  izafetinde, Rab ismine muzâfun ileyh olan  كَ  muhatap zamiri dolayısıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca bu izafet Allah’ın rububiyet vasfıyla ona destek olduğunun işaretidir.

مِنْ رَبِّكَ  car mecruru, muzâfun ileyh olan  رَحْمَةٍ ’in mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

تَرْجُوهَا  cümlesi,  رَحْمَةٍ  için ikinci sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

ابْتِغاءَ رَحْمَةٍ مِن رَبِّكَ  ifadesi  تُعْرِضَنَّ  fiilinin zamirinden hal olarak gelmiştir. Rabbinden rahmet isteyerek demektir. Burada  رَحْمَةٍ ’den maksat bağlam karînesiyle rızıktır. Bu da rızkın rahmet için sebep olduğuna işaret eder. Çünkü hak edene hak ettiğini verirse mükâfatını alacaktır. Bu da idmâc sanatıdır. (Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)  

فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesi  فَقُلْ لَهُمْ قَوْلاً مَيْسُوراً , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. قُلْ  fiiline müteallik  لَهُمْ  car mecruru, durumun onlarla ilgili olduğunu vurgulamak için mef’ûle takdim edilmiştir.

مَيْسُوراً , mef’ûl olan  قَوْلاً  için sıfattır. 

قُلْ - قَوْلاً  arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

تُعْرِضَنَّ - ابْتِغَٓاءَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafîy sanatı vardır.

مَيْسُور , “maruf, (meşru, makul)” demektir. Çünkü maruf olan söz, tekellüfe gerek duymaz. Allah en iyisini bilendir. (Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)