فَانْطَلَقَا۠ حَتّٰٓى اِذَا لَقِيَا غُلَاماً فَقَتَلَهُۙ قَالَ اَقَتَلْتَ نَفْساً زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍۜ لَقَدْ جِئْتَ شَيْـٔاً نُكْراً ٧٤
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَانْطَلَقَا | yine yürüdüler |
|
2 | حَتَّىٰ | nihayet |
|
3 | إِذَا |
|
|
4 | لَقِيَا | rastladılar |
|
5 | غُلَامًا | bir çocuğa |
|
6 | فَقَتَلَهُ | hemen onu öldürdü |
|
7 | قَالَ | (Musa) dedi ki |
|
8 | أَقَتَلْتَ | mı katlettin? |
|
9 | نَفْسًا | bir canı |
|
10 | زَكِيَّةً | tertemiz |
|
11 | بِغَيْرِ | karşılığı olmadan |
|
12 | نَفْسٍ | bir can |
|
13 | لَقَدْ | doğrusu |
|
14 | جِئْتَ | sen yaptın |
|
15 | شَيْئًا | bir iş |
|
16 | نُكْرًا | çirkin |
|
فَانْطَلَقَا۠ حَتّٰٓى اِذَا لَقِيَا غُلَاماً فَقَتَلَهُۙ قَالَ اَقَتَلْتَ نَفْساً زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍۜ
Fiil cümlesidir. فَ istînâfiyyedir. انْطَلَقَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur.
حَتّٰٓى ibtida harfidir. اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır.Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. لَقِيَا ile başlayan fiil cümlesi, muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
لَقِيَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur. غُلَاماً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فَ takip için atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَتَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. Şartın cevabı قَالَ اَقَتَلْتَ نَفْساً زَكِيَّةً ‘dir.
قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Mekulü’l-kavli, اَقَتَلْتَ نَفْساً زَكِيَّةً ‘dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Hemze istifham harfidir. قَتَلْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur. نَفْساً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. زَكِيَّةً kelimesi نَفْساً ‘in sıfatı olup fetha ile mansubdur.
بِغَيْرِ car mecruru اَقَتَلْتَ ‘deki failin veya mef’ûlun mahzuf haline mütealliktir. Takdiri; ظالما veya مظلوما şeklindedir. نَفْسٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
حَتّٰٓى edatı üç şekilde kullanılabilir: Harf-i cer olarak, başlangıç (ibtida) edatı olarak ve atıf edatı olarak. Ayette başlangıç şeklindedir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
(إِذَا): Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. (إِذَا) dan sonraki şart cümlesinin, fiili, mazi veya muzâri manalı olur. Cevabı ise umûmiyetle muzâri olur, mazi de olsa muzâri manası verilir:
a) (إِذَا) fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur. b) (إِذَا) nın cevap cümlesi, iki muzâri fiili cezmedenlerin cevap cümleleri gibi mâzi, muzâri, emir, istikbâl, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına (ف) ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzâri fiili cezmedenlerinkiyle aynıdır. c) Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir. Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.
Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.
1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar 2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1- Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2- Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle hal olur. Ayette müfred şeklindedir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
انْطَلَقَا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil infiâl babındadır. Sülâsîsi طلق ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, mücerred yapıdaki asıl anlamıyla kullanılması gibi anlamlar katar.
لَقَدْ جِئْتَ شَيْـٔاً نُكْراً
لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. Fiil cümlesidir. جِئْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur. شَيْـٔاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. نُكْراً kelimesi شَيْـٔاً ‘in sıfatı olup fetha ile mansubdur.
نُكْراً sıfat-ı müşebbehedir. “Benzeyen sıfat” demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَانْطَلَقَا۠ حَتّٰٓى اِذَا لَقِيَا غُلَاماً فَقَتَلَهُۙ قَالَ اَقَتَلْتَ نَفْساً زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍۜ
فَ , istînâfiyedir. Ayetin ilk cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
Şart üslubundaki terkipte حَتّٰٓى ibtidâ harfi, اِذَا şart manalı zaman zarfıdır. Cevap cümlesine müteallik اِذَا ’nın muzâfun ileyhi olan لَقِيَا غُلَاماً cümlesi şarttır. Mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Aynı üslupta gelen فَقَتَلَهُ cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle takip ifade eden atıf harfi فَ ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
فَ , karinesi olmadan gelen cevap cümlesi قَالَ اَقَتَلْتَ نَفْساً زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, şart manasından çıkarak haber manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
قَالَ fiilinin mekulü’l kavl cümlesi olan اَقَتَلْتَ نَفْساً زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen ‘’Bu olacak şey değildir’’ anlamında taaccüp ve tevbih amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
نَفْساً ve غُلَاماً kelimelerindeki nekrelik muayyen olmayan cinse delalet eder.
زَكِيَّةً kelimesi, نَفْساً için sıfattır. Sıfat, mevsufunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. Mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
قَتَلَهُ - قَتَلْتَ kelimeleri arasında iştikak cinası, نَفْساً kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
فَقَتَلَهُ 'deki فَ şunu göstermektedir ki, onunla karşılaşır karşılaşmaz öldürdü; duraklamadı, durumu öğrenmek de istemedi. Bunun içindir ki: "Tertemiz bir canı can karşılığı olmaksızın mı öldürdün?” demiştir. Yani günahsız demektir. (Beyzâvî, Envârü’t-Tenzîl Ve Esrârü’t-Te’vîl)
Bir insanın öldürülmesini mübah kılan, imandan sonra küfür ve evli iken zina etmek gibi sebepler içinden burada bu (sebepsiz öldürme) zikre tahsis edilmiş, çünkü o çocuğun haline göre bunun vukuu en yakın ihtimaldir. (Ebüssuûd, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm)
لَقَدْ جِئْتَ شَيْـٔاً نُكْراً
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Kasem üslubunda gelen terkipte لَ , mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır.
Kasem cümlesinin mahzuf olduğu durumda, vurgu kasem cevabına yapıldığından kasem cümlesi telaffuzda terk edilir. Kasem cümlesini oluşturan kasem fiili, kasem edatı ve kasem edilen isim üçü birlikte hazf edilir. Fakat kasemin varlığı kasem cevabından anlaşılmaktadır. Bu form, Kur’an'da sıkça kullanılmıştır. (Nihat Tarı, Arap Dilinde Kasem Formları ve Kur’an-ı Kerim’e Özgü “La Uksimu” Formu ile İlgili Tartışmalar)
Mahzuf kasem ve قَدْ ile tekid edilmiş cevap olan جِئْتَ شَيْـٔاً نُكْراً cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
قَدْ harfi mazi fiilin önüne geldiğinde tahkik ve takrib (olayın yaklaştığını), muzari fiilin önüne geldiğinde fiilin vuku bulma ihtimalinin azlığını ifade eder. (Suyûtî, İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân, C.1, s. 459)
Hz. Musa’nın birden fazla tekitle söylediği bu sözlerden, olaya ne kadar çok şaşırdığını anlayabiliyoruz.
Mef’ûl olan شَيْـٔاً ’deki nekrelik, cins ifade eder.
نُكْراً kelimesi شَيْـٔاً için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. Mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
نُكْراً kelimesi, 71. ayetteki اِمْراً kelimesinin ifade ettiğinden daha aşırı çirkin bir fiil hakkında kullanılır ki bu, çocuğu öldürmenin, gemiyi delmekten daha kabîh ve çirkin olduğuna bir işarettir. (Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)
Bu cümle 71. ayetin son cümlesiyle, نُكْراً kelimesi hariç aynıdır. Aralarında tekrir, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Böyle tekrarlanan öğeler kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.
Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkaf/28, c. 7, S. 314)
Sayfadaki bütün ayetler fethalı kelimelerle son bulmuştur. Bu kelimelerin oluşturduğu ahenk, duyanların, okuyanların gönlünü fethedecek güzelliktedir.