Bakara Sûresi 79. Ayet

فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِاَيْد۪يهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هٰذَا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ لِيَشْتَرُوا بِه۪ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ فَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا كَتَبَتْ اَيْد۪يهِمْ وَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا يَكْسِبُونَ  ...

Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır” derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَوَيْلٌ vay haline و ى ل
2 لِلَّذِينَ o kimselerin ki
3 يَكْتُبُونَ yazıyorlar ك ت ب
4 الْكِتَابَ Kitabı ك ت ب
5 بِأَيْدِيهِمْ elleriyle ي د ي
6 ثُمَّ sonra
7 يَقُولُونَ diyorlar ق و ل
8 هَٰذَا bu
9 مِنْ
10 عِنْدِ katındandır ع ن د
11 اللَّهِ Allah
12 لِيَشْتَرُوا satmak için ش ر ي
13 بِهِ onu
14 ثَمَنًا paraya ث م ن
15 قَلِيلًا azıcık ق ل ل
16 فَوَيْلٌ vay haline و ى ل
17 لَهُمْ onların
18 مِمَّا ötürü
19 كَتَبَتْ yazdığından ك ت ب
20 أَيْدِيهِمْ ellerinin ي د ي
21 وَوَيْلٌ vay haline و ى ل
22 لَهُمْ onların
23 مِمَّا ötürü
24 يَكْسِبُونَ kazandıklarından ك س ب
 

 Ketebe كتب :

كَتْبٌ iki deriyi dikmek suretiyle birleştirmek demektir. Bu kökün bilinen yaygın manası ise harfleri birbirine eklemek suretiyle yazmak, yani münasip sebeplerle hakkındaki niyet ve tesbitini dışarıya aktararak ikrar etmektir. İlimlerin, iddiaların, sözleşmelerin ve kalbî itikadların harfler, kelimeler ve cümleler vasıtasıyla tesbit edilmesi gibi..

كِتابٌ temelde yazılan şeyler için kullanılan ve mübalağa ifade eden bir mastardır. كِتابَةٌ ise sanki önemsiz ve sıradan yazılı bir levha demektir (kitabe).) Bu sıkça rastlanan bir durumdur. Yani mastar, üzerinde tecelli ettiği şey hakkında kullanılır. Tıpkı şunlar gibi; زَيْدٌ عَدْلٌ ve الصَّلاة vs.  Aslında كِتاب  içindeki yazı ile birlikte sayfanın adıdır.

Bu maddede aslen beyan etme ve tesbit etme olarak iki kayıt mülahaza edilir.  

İspat ve tespit etme (yazma ve kaydetme) takdir etme, vacip, gerekli kılma, farz kılma ve azim de كِتابة sözcüğüyle ifade edilir. Bunun anlamı şudur: bir şey önce istenir, irade edilir sonra söylenir, ardından da yazılır. Dolayısıyla irade, istek bir başlangıç, yazma da bir sondur. Sonra da başlangıç anlamındaki murad ve istek, (tekid edilmesi/pekiştirilmesi istendiğinde) son anlamındaki yazma ile ifade edilir.

Bu köke ait إكْتِتابٌ mastarına gelince; uydurulan sözlerle ilgili kullanımı yaygındır. Örneğin Furkan, 25/5 وَقَالُٓوا اَسَاط۪يرُ الْاَوَّل۪ينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلٰى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَاَص۪يلاً  (Müfredat-Tahqiq) 

Kuran’ı Kerim’de farklı formlarda 310 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

Türkçede kullanılan şekilleri kâtip, kitap, mektep, mektup, mektubât ve kütüphanedir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

Semene ثمن:

 ثَمَن satanın sattığında karşılık olarak aldığı şeydir. Bir şeyin yerine alınan her şey onun semeni sayılır. أثْمَنَ parası arttı demektir.  ثَمِينٌ  değeri çok olan, çok değerli şey anlamına gelir. (Müfredat)

Kur’ân’ı Kerim’de türevleriyle birlikte toplam 19 kez geçmiştir. (Mucemul Müfehres)

Türkçede kullanılan şekilleri semen ve semindir.(Kur’ânı Anlayarak Okuma Rehberi)

Veyl kelimesi Türkçe’ye ‘yazıklar olsun’ veya ‘vay haline’ olarak çevrilebilir. Veyl, çirkinlik, kötülük, bela, skandalın ortaya çıkması halinde söylenen hüzün, helak, zorluk manası taşıyan bir yanma yakılma sözüdür.

 

فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِاَيْد۪يهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هٰذَا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ لِيَشْتَرُوا بِه۪ ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ

İsim cümlesidir. فَ  istînâfiyyedir. وَيْلٌ  mübteda olup damme ile merfûdur. لِلَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl  لِ  harf-i ceriyle mahzuf habere mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  يَكْتُبُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

يَكْتُبُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. الْكِتَابَ  mef'ûlun bih olup fetha ile mansubdur. بِاَيْد۪يهِمْ  car mecruru يَكْتُبُونَ  fiiline müteallik olup , ي  üzere mukadder kesra ile mecrurdur.  Aynı zamanda muzaftır. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. يَقُولُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l kavli,  هٰذَا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ ‘dir. يَقُولُونَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

İşaret ismi  هٰذَا  mübteda olarak mahallen merfûdur. مِنْ عِنْدِ  car mecruru mahzuf habere mütealliktir. اللّٰهِ  lafza-i celâl muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

لِ  harfi, يَشْتَرُوا  fiilini gizli  اَنْ ’ le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle  يَقُولُونَ  fiiline mütealliktir. 

يَشْتَرُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. بِه۪  car mecruru  يَشْتَرُوا  fiiline mütealliktir. ثَمَنًا  mef'ûlun bih olup fetha ile mansubdur. قَل۪يلًا  kelimesi  ثَمَنًا  ‘nin sıfatı olup fetha ile mansubdur.

ألأيدي  mankus isimlerdendir. Çoğuldur. Nekre geldiği zaman sonundaki ي harfi hazf edilir. Ref ve cer hallerinde sonunda damme ve kesra takdir edilir. Mansub olduğunda ي  harfi hazf olmaz. Görünür ve sonuna tenvin elifi gelir. يد  kelimesinin bir diğer çoğulu أياد şeklindedir. Aynı şekilde irab edilir. Ancak gayrı munsarıf olduğu için tenvin almaz. 

نْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lamul cuhuddan sonra, Lamut talilden (sebep bildiren لِ) sonra, Vavul maiyye (وَ)’ den sonra, Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Ayette lamut talilden (sebep bildiren لِ) sonra gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir. Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.

Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1- Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2- Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar.Ayette müfred şeklindedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَشْتَرُوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  شري ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

فَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا كَتَبَتْ اَيْد۪يهِمْ وَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا يَكْسِبُونَ

 

İsim cümlesidir. فَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

وَيْلٌ  mübteda olup damme ile merfûdur. Tekid için tekrar edilmiştir. لَهُمْ  car mecruru mahzuf habere mütealliktir. ما  müşterek ism-i mevsûl  مِنْ  harf-i ceriyle mahzuf habere mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  كَتَبَتْ اَيْد۪يهِمْ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

كَتَبَتْ  fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ  te’nis alametidir. اَيْد۪يهِمْ  fail olup,  ي  üzere mukadder damme ile merfûdur. Aynı zamanda muzaftır. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. وَيْلٌ  atıf harfi  وَ  ile birincisine matuftur.  

وَيْلٌ  mübteda olup damme ile merfûdur. Tekid için tekrar edilmiştir. لَهُمْ  car mecruru mahzuf habere mütealliktir. ما  müşterek ism-i mevsûl  مِنْ  harf-i ceriyle mahzuf habere mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası يَكْسِبُونَ  ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

يَكْسِبُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِاَيْد۪يهِمْ

Cümlenin başındaki  ف  istinâfiyyedir. Müstenefe cümlesidir. Ya da sebebiyedir. (Âdil Ahmed Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim, soru; 702)

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümle haber formunda gelmiş olmasına rağmen beddua manasındadır. Muktezâ-i zâhirin hilafına terkip olarak lüzumiyet alakasıyla mecaz-ı mürsel mürekkeptir.

لِلَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûlunun müteallakı olan haberin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.  وَيْلٌ  mübtedadır. Müsnedün ileyh olan  وَيْلٌ  kelimesinin nekre gelmesi tahkir ifade etmiştir. Zem manasındaki mübtedanın tenkiri de caizdir.

Mecrur mahaldeki  اَلَّذِينَ  ism-i mevsûlu başındaki harf-i cerle birlikte mahzuf habere mütealliktir. Sılası olan  يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِاَيْد۪يهِمْ , müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

الْكِتَابَ  ile kastedilen tahrif edilmiş Tevrattır.

ايديهم  ‘deki izafet kısa yoldan tarif ve iki tarafın da (hem muzâfın, hem de muzâfun ileyhin) tahkiri içindir.

وَيْلٌ  cehennemde bir vadi olarak bilinen yerdir. Azab manasında beddua olarak kullanılır. Beddua manasında olduğunda mübtedanın nekre gelmesi caizdir. وَيْلٌ  kafirlere aittir. Çünkü şiddet ifade eden bir kelimedir. Zira وَ- يْ - لٌ  harflerinin meydana getirdiği terkip, hemen hemen daima şiddet manasını ifade eder.(Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)

 ثُمَّ يَقُولُونَ هٰذَا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ لِيَشْتَرُوا بِه۪ ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ  cümlesi tertip ve terahî ifade eden  ثُمَّ  atıf harfiyle sıla cümlesine atfedilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Sıla cümlesindeki fiiller muzari sıygada gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَقُولُونَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  هٰذَا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ  cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur  مِنْ عِنْدِ ’in müteallakı olan haber mahzuftur.

Veciz ifade kastına matuf  عِنْدِ اللّٰهِۜ  izafetinde Allah ismine muzâf olan  عِنْدِ , şan ve şeref kazanmıştır.

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi;  müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Sebep  bildiren harf-i cer  لِ ’nin gizli  أنْ ’le masdar yaptığı  لِيَشْتَرُوا بِه۪ ثَمَنًا قَل۪يلًا  cümlesi, mecrur mahalde olup  يَقُولُونَ  fiiline müteallıktır. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car-mecrur  بِه۪ , ihtimam için, mef’ûl olan  ثَمَنًا قَل۪يلً ‘e takdim edilmiştir

ثَمَنًا ’ deki tenvin kıllet ifade eder. Sıfat olan  قَل۪يلًا  ‘de bu azlığı tekid eder. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır. 

Kitabı elleriyle yazarlar sonra bu Allah katından derler. Böyle demelerinin sebebi sırf onu az bir değere satmak içindir. Az bir değer dediği; aslında maddi anlamda çok değer olabilir ama bu, dünyevi bir değerdir. Ahiret katında hiçbir değeri yoktur.

 فَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا كَتَبَتْ اَيْد۪يهِمْ وَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا يَكْسِبُونَ


فَ  atıf harfidir. Cümle önceki  فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِاَيْد۪يهِمْ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümle haber formunda gelmiş olmasına rağmen beddua manasındadır. Muktezâ-i zâhirin hilafına terkip olarak mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Lüzumiyet alakasıyla mecaz-ı mürsel mürekkeptir.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  لَهُمْ  car-mecruru mahzuf habere mütealliktir.  وَيْلٌ  mübtedadır. 

Müsnedün ileyh olan  وَيْلٌ  kelimesinin nekre gelmesi tahkir ifade etmiştir. Zem manasındaki mübtedanın tenkiri caizdir.

Mecrur mahaldeki müşterek has ism-i mevsûl, başındaki  مِنْ  harf-i ceriyle mahzuf habere mütealliktir.Sılası olan  كَتَبَتْ اَيْد۪يهِمْ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafât, S.107) 

Aynı üslupta gelerek makabline atfedilen  وَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا يَكْسِبُونَ  cümlesinin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.  لَهُمْ  ve  مِمَّا  car mecrurları mahzuf habere mütealliktir. Haberin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

Sıla cümlesi müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari sıygada gelerek teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.

يَكْسِبُونَ  fiilinin muzari olarak gelmesi olayın zihinde daha kolay canlandırılması için de olabilir. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.

‘’Elleriyle ifadesi’’ o fiili küçümsemek, hor görmek için iki kere geçmiş ve ikisinde de “vay onlara” denmiş. Üçüncü “vay onlara” kazandıkları şeyler yüzünden gelmiştir. Burada tekid ve itnâb sanatları vardır. 

ويل  lafzı, Türkçe’ye ‘yazıklar olsun’ veya ‘vay haline’ olarak çevrilebilir.  Sözlükte, وَيْلٌ (veyl), çirkinlik, kötülük, bela, skandalın ortaya çıkması halinde söylenen hüzün, helak, zorluk manası taşıyan bir yanma yakılma sözüdür.

يَكْتُبُونَ -  الْكِتَابَ -  كَتَبَتْ  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

وَيْلٌ -  لَهُمْ - مِمَّا  kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

يَكْتُبُونَ - يَكْسِبُونَ  kelimeleri arasında cinas-ı nakıs vardır.

الكسْبُ  kavramı insanın mal kazanmak gibi bir fayda elde edeceğini düşündüğü şeyleri elde etmesi anlamına gelir. Bu kelime insanın bir fayda sağlayacağını, bir menfaat elde edeceğini düşünürken kendine zarar verecek bir şeye yol açması için de kullanılır.

كسب  kelimesi insanın hem kendi kazancı için hem de başkası için kazandıkları için kullanılır. الاكتِساب  ise ancak insanın kendi için kazandıkları için kullanılır. Bu kavram Kur’an-ı Kerim’de hem güzel işlerin yapılmasında hem de günahların işlenmesinde kullanılmıştır. (Ragıb el-İsfehani Müfredat)

يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِاَيْد۪يهِمْ  [Kitabı elleriyle yazarlar] ifadesinde "elle­riyle" kaydı, ifadenin mecaz olmadığını vurgulamak ve doğrudan doğruya, bizzat kendi elleriyle yazdıklarını bildirmek içindir. Nitekim: "onu sağ elimle yazdım", "onu kulağımla işittim", denir ki, bu ifadeler de hakiki manalarında kullanılmıştır. (Sâbûnî,Safvetü't Tefâsir - Âdil Ahmed Sâbir er-Ruveynî, Min Ğarîbi Belâgati’l Kur’ani’l Kerim, soru; 704)

Ayet-i kerimede  وَيْلٌ  َkelimesinin üç kere tekrarlanması azarlamak, sitem etmek ve işledikleri kitabı tahrif etme suçunun çirkinliğini ortaya koymak içindir.

Râzî de; şayet ayette  وَيْلٌَ  kelimesi tekrar edilmemiş olsaydı burada zikredilen maddelerin tamamını birden işleyene büyük azap tehdidi bulunduğu, fakat sadece birini işleyene tehdit bulunmadığı düşünülebilirdi. Dolayısıyla  وَيْلٌ  kelimesinin tekrar edilmiş olması (her bir madde karşılığında azap olduğunu tekit ederek) bu vehmi bertaraf etmiştir demektedir. (Sinan Yıldız, Vehbe Ez-Zuhaylî’nin Et-Tefsîru’l-Münîr adlı Tefsirinde Belâgat İlmi Uygulamaları)