Tâ-Hâ Sûresi 99. Ayet

كَذٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْـبَٓاءِ مَا قَدْ سَبَقَۚ وَقَدْ اٰتَيْنَاكَ مِنْ لَدُنَّا ذِكْراًۚ  ...

(Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Şüphe yok ki sana katımızdan bir zikir (Kur’an) verdik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 كَذَٰلِكَ böylece
2 نَقُصُّ anlatıyoruz ق ص ص
3 عَلَيْكَ sana
4 مِنْ -nden
5 أَنْبَاءِ haberleri- ن ب ا
6 مَا
7 قَدْ
8 سَبَقَ geçmişlerin س ب ق
9 وَقَدْ gerçekten
10 اتَيْنَاكَ sana verdik ا ت ي
11 مِنْ -dan
12 لَدُنَّا katımız- ل د ن
13 ذِكْرًا bir Zikir ذ ك ر
 

كَذٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْـبَٓاءِ مَا قَدْ سَبَقَۚ 

 

كَ  harf-i cerdir.  مثل  “gibi” demektir. Bu ibare, amili  نَقُصُّ  olan mahzuf mef’ûlun mutlaka müteallıktır.

ذٰ  işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur.  ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir. 

نَقُصُّ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.  عَلَيْكَ  car mecruru  نَقُصُّ  fiiline mütealliktir.  مِنْ اَنْـبَٓاءِ  car mecruru  نَقُصُّ  fiiline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır.  مِنْ  ba’z manasında gelmiştir. (Âşûr)

Müşterek ism-i mevsûl  مَا , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  قَدْ سَبَقَ ’dır. Îrabdan mahalli yoktur. 

قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.  سَبَقَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.


 وَقَدْ اٰتَيْنَاكَ مِنْ لَدُنَّا ذِكْراًۚ

 

 

وَ  atıf harfidir. Haliyye olması da caizdir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder. 

اٰتَيْنَاكَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

مِنْ لَدُنَّا  car mecruru  ذِكْراً ’nın mahzuf haline müteallıktır.  ذِكْراً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  

اٰتَيْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  أتى ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

كَذٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْـبَٓاءِ مَا قَدْ سَبَقَۚ 

 

Fasılla gelmiş istînâfiyye cümlesidir. Muhatap Hz. Muhammed’dir (s.a.v)

كَذٰلِكَ , amili  نَقُصُّ  fiili olan mahzuf bir mef’ûlun mutlaka müteallıktır.

نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْـبَٓاءِ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedin muzari fiil kalıbında gelmesi bu faaliyetinin bir defalık olmadığını ve zaman içerisinde tekrarlandığını göstermektedir.

Muzari fiil, teceddüt ve hudûsa delalet eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 84)

Fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.

Bu kıssalardaki güzel halleri gözönünde canlandırmak için  نَقُصُّ  fiili muzari olarak gelmiştir. (Âşûr)

Muzâfun ileyh konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası olan  قَدْ سَبَقَ  cümlesi,  قَدْ  tahkik harfiyle tekid edilmiş, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır. Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107) 

كَذٰلِكَ ’deki  كَ  teşbih harfidir.  ذٰلِكَ  müşebbehün bihtir. Müşebbehin konumu öyle yüce bir yerdedir ki ona benzeyecek bir şey yoktur manasındadır. Bu ifadede mübalağa sanatı vardır.

كَذٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ  [İşte böylece sana anlatıyoruz] cümlesinde mürsel-mücmel teşbih vardır. (Safvetü’t Tefasir)

نَبَاَ ; büyük fayda sağlanan, kendisiyle zann-ı galib oluşan haberdir. Allah Teâlâ’nın burada haber değil de  نَبَاَ ’yi tercih etmesi mana-lafız uyumunun yani teşâbüh-i etrâf sanatının, güzel bir örneğidir.

Cümle istînâfiyye ve tezyîl cümlesi olarak gelip Musa’nın (a.s.) risalet kıssasına ve onu takiben İsrailoğullarıyla arasında geçen hadiselere atıfta bulunmuştur. (Âşûr)


وَقَدْ اٰتَيْنَاكَ مِنْ لَدُنَّا ذِكْراًۚ

 

وَ  atıf veya haliyyedir.  قَدْ  tahkik harfiyle tekid edilmiş, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber, talebî kelamdır.

Fiilin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107) 

لَدُنَّا  izafetinde  لَدُنَّ ’un azamet zamirine muzâf olması, ona tazim ifade eder.

İkinci mef’ûl olan  ذِكْراًۚ ’nin nekre oluşu, tazim ve tekrim içindir. 

Sana tarafımızdan zikri yani “Kur'an'ı verdik” buyurmuştur. Bu tıpkı [Bu, (Kur'an) indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. (Enbiya Suresi, 50)] , [Hiç şüphesiz o Kur'an senin için bir zikir hatırlatma, bir vaz-u nasihattir. (Zuhruf Suresi, 44)] ve [Zikirli Kur'an’a yemin olsun. (Sad Suresi, 1)], [Onlara ne zaman bir zikir gelse… (Enbiya Suresi, 2)] ayetlerinde olduğu gibidir. Kur'an'da Cenab-ı Hakk'ın, [Şüphesiz o Kur'an senin ve kavmin için bir zikirdir. (Zuhruf Suresi, 44)] ayetinde de beyan edildiği gibi Hz. Muhammed ve ümmeti için bir zikir bir şan şeref vardır. Bil ki Allah Teâlâ, bütün kitaplarını zikir diye adlandırmış ve [Zikir ehli olanlara sorun… (Nahl Suresi, 43)] buyurmuştur. (Fahreddin er-Râzî)