Enbiyâ Sûresi 111. Ayet

وَاِنْ اَدْر۪ي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ  ١١١

“Bilmem! Belki bu (mühlet) sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِنْ ve
2 أَدْرِي bilmem د ر ي
3 لَعَلَّهُ belki de o
4 فِتْنَةٌ denemek içindir ف ت ن
5 لَكُمْ sizi
6 وَمَتَاعٌ ve yaşatmak içindir م ت ع
7 إِلَىٰ -ye kadar
8 حِينٍ bir süre- ح ي ن
 
Sûrenin ana konularından olan tevhid ve nübüvvet meseleleri, sûre sona ererken özet olarak tekrar ele alınmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber’in bilgilerinin tamamen vahye dayandığına dikkat çekilmekte ve konu hakkında getirilen delillerden sonra insanların artık iman etmelerinin gereğine işaret edilmektedir. Hz. Peygamber Allah’ın dinini ayırım gözetmeksizin ulaşabildiği herkese tebliğ ettiği gibi ümmetine de bu görevi sürdürmelerini emretmiştir. İnkârcılara yapılan uyarılar, yani kıyametin kopması veya gelecekte müslümanların inkârcılara galip gelmesi olayı gayb haberlerinden olduğu için yakın mı uzak mı olduğunu Allah bildirmedikçe peygamberin dahi bilemeyeceği ifade buyurulmuştur.
 
Gerek söylenen sözün gerekse yapılan başka şeylerin gizlisini de açığını da Allah bilir, hiçbir şey O’na gizli kalmaz. Bir gün gelecek inananların da inanmayanların da gizli açık söyledikleri veya yaptıkları ne varsa Allah hepsini değerlendirecek ve herkese hak ettiğini verecektir. Ceza veya mükâfatın hemen verilmeyip ertelenmesinde Peygamber’in dahi bilmediği hikmetler vardır; bu bir deneme olabileceği gibi, cezanın ağırlaşması için ömrü bir süre uzatma da olabilir veya Peygamber’in bilmediği daha başka hikmetler de vardır.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 705-706
 

وَاِنْ اَدْر۪ي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir.  Matuf ile matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَدْر۪ٓي  fiili  ى  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  انا ’dir.  لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ  cümlesi, اَدْر۪ي  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

İsim cümlesidir. لَعَلَّ  terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir.  إنّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. Tereccî, husûlü arzu edilen ve sevilen, imkân dahilinde olan bir şeyin istenmesidir.  

هُ  muttasıl zamir  لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.  فِتْنَةٌ  kelimesi,  لَعَلَّ ’nin haberi olup damme ile merfûdur.  لَكُمْ  car mecruru  فِتْنَةٌ ’un mahzuf sıfatına mütealliktir.

وَ  atıf harfidir.  مَتَاعٌ  mahzuf mübtedanın haberi olup damme ile merfûdur. Takdiri, هو  veya  هذا  şeklindedir. اِلٰى ح۪ينٍ  car mecruru  مَتَاعٌ ’un mahzuf sıfatına mütealliktir.

 

وَاِنْ اَدْر۪ي لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ

 

Ayet, atıf harfi وَ ‘la 109. ayetteki  …اِنْ اَدْر۪ي  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Bu ayet de Allah Teâlâ’nın Peygamberine “söyle” diye emrettiği mekulü’l-kavlin devamıdır.  اِنْ , nefy manasındadır. Cümle menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Bu cümlede  اِنْ اَدْر۪ي  ibaresinin tekrar edilmesi, muhatabın dikkatini çekerek anlamı pekiştirmek içindir. Bu tekrarda, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

لَعَلَّهُ فِتْنَةٌ لَكُمْ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ  cümlesi, اَدْر۪ي  fiilinin mef’ûlü konumundadır.

لَعَلَّ ‘nin dahil olduğu cümle gayr-ı talebî inşâî isnaddır.  لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. لَعَلَّ  kelimesi ihtimal ilişkisi kurar. َTevakku anlamı da vardır. Tevakku istenilen bir şeyin gerçekleşmesini ummak/beklemek, istenmeyen bir şeyden de endişe duymaktır.

لَكُمْ  car-mecruru,  لَعَلَّهُ ‘nin haberi olan  فِتْنَةٌ ‘un mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ

 

 

 

Cümle, atıf harfi  وَ ‘la, اِنْ اَدْر۪ي  fiilinin mef’ûlüne atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. مَتَاعٌ , takdiri  هذا  olan mahzuf mübtedanın haberidir.

اِلٰى ح۪ينٍ  car mecruru  مَتَاعٌ ’un mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

فِتْنَةٌ - مَتَاعٌ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafîy sanatı vardır.

لَعَلَّ  gerçek kullanımında ümit ve beklenti tesis etmek içindir. Bazen mecâz-ı mürsel yoluyla inkâr ve tahzir (sakındırma) manasında da kullanılabilmektedir. (Âşûr, Et- Tahrîr Ve’t-Tenvîr) 

لَعَلَّ  edatı gerçekleşmesi mümkün olan şeylere hastır.  لَعَلَّ ’nin ifade ettiği ihtimal, bir şeyin gerçekleşmesiyle gerçekleşmemesinin eşit olması durumudur. el-Mâleki İbni Hişam gibi bazı nahivciler buna tevakku demektedirler. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler,Doktora Tezi)

Burada asıl temenni harfi yerine terecci harfinin gelmesi bu isteğin ne kadar şiddetli olduğuna delalet eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)