لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُٓوا اِلٰى مَٓا اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ وَمَسَاكِنِكُمْ لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ ١٣
لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُٓوا اِلٰى مَٓا اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ وَمَسَاكِنِكُمْ
Cümle, mukadder sözün mekulü’l-kavli olarak mahallen mansubdur.
Fiil cümlesidir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَرْكُضُوا fiili نَ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. ارْجِعُٓوا fiili, atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.
ارْجِعُٓوا fiili نَ ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. مَٓا müşterek ism-i mevsûl اِلٰى harf-i ceriyle ارْجِعُٓوا fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
اُتْرِفْتُمْ sükun üzere mebni meçhul mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ naib-i fail olarak mahallen merfûdur. ف۪يهِ car mecruru اُتْرِفْتُمْ fiiline mütealliktir. مَسَاكِنِكُمْ atıf harfi وَ ’la ismi mevsûl مَٓا ’ya matuftur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Meçhul fiil gelmesinin sebepleri şunlardır: Fail bilinmediği zaman, Fail muhataptan gizlenmek istendiği zaman, Fail herkes tarafından bilindiği zaman, Failin zikredilmesine gerek olmadığı zaman, fiile vurgu yapılmak istendiği zaman. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اُتْرِفْتُمْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi ترف ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ
İsim cümlesidir. لَعَلَّ terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. إنّ gibi ismini nasb haberini ref eder. Tereccî, husûlü arzu edilen ve sevilen, imkân dahilinde olan bir şeyin istenmesidir.
كُمْ muttasıl zamir لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. تُسْـَٔلُونَ cümlesi, لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
تُسْـَٔلُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
لَا تَرْكُضُوا وَارْجِعُٓوا اِلٰى مَٓا اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ وَمَسَاكِنِكُمْ
Nehiy üslubunda talebî inşâî isnad olan لَا تَرْكُضُوا cümlesi, mahzuf sözün mekulü’l-kavlidir. Mekulü’l-kavlin amilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
رْكُضُ : Atın hızlı yürüyüşüdür ve aslı bacakla vurmak olduğundan buna koşu denmiştir. Çünkü koşmak, ayağın vuruş gücüne ihtiyaç duyar ve bu ayette, istiare yoluyla insanların süratli hareketi atların koşmasına benzetilmiştir. (Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t- Tenvîr)
وَارْجِعُٓوا اِلٰى مَٓا اُتْرِفْتُمْ ف۪يهِ cümlesi, atıf harfi وَ ‘la لَا تَرْكُضُوا cümlesine atfedilmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Bu iki inşâ cümlesi arasında, lafzen ve manen ittifak vardır.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَا başındaki harf-i cerle ارْجِعُٓوا fiiline mütealliktir. Sılası olan اُتْرِفْتُمْ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
وَمَسَاكِنِكُمْ , tezâyüf nedeniyle ism-i mevsûle atfedilmiştir.
Ayetteki mütekellim ya melektir ya da oradaki müminlerden biridir. (Beyzâvî, Envârü’t-Tenzîl Ve Esrârü’t-Te’vîl)
Ayetteki “İçinde bulunduğunuz refah ve yurtlarınıza dönün.” hitabı, “Yaşayışınıza, refahınıza ve müreffeh durumunuza dönün.” demektir. اُتْرِفْ, nimetin (zenginliğin) verdiği şımarıklık ve refah demektir. (Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)
لَعَلَّكُمْ تُسْـَٔلُونَ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Terecci harfi لَعَلَّ ‘nin dahil olduğu cümle gayr-ı talebî inşâî isnaddır.
“Umulur ki” anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde “...olsun diye, ...olması için” şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıkıp tahzir manasına gelmiştir. Muktezayı zahirin hilafına durum sebebiyle mecaz-ı mürsel mürekkeptir.
Nitekim bu ayette de لَعَلَّ , Allah’a isnad edildiği için ‘umulur ki’ manasına gelmez. İçin, diye manasına gelir.
لَعَلَّ ’nin haberi olan تُسْـَٔلُونَ cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedin, muzari sıygada cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Ve Yüce Allah’ın: “Belki size sorulur” sözü bir tehekkümdür. Müfessirler, “size soruluyor” ifadesinin anlamı konusunda altı ihtimal zikretmişlerdir. Anlamı en açık olan şudur: ‘İçinde bulunduğunuz nimet dolu hayata dönün de, onun ne hale geldiğini görün.’ Zira biri sana başına gelen hâli sorarsa, nasıl cevap vereceğini bilebilirsin. Çünkü yolcunun gittiği yerden döndüğünde, karşılaştığı kişiler, geride bıraktığı memleketin durumunu, bereketli ve müreffeh mi, yoksa tam tersi mi olduğunu kendisine sorarlar. Bu anlam sözdeki alayın tamamlayıcısıdır. (Âşûr,Et-Tahrîr Ve’t- Tenvîr)
Tereccî, sevilen bir şeyin meydana gelmesi konusundaki beklentiyi ifade eder. Halbuki Allah Teâlâ böyle bir konumda değildir. Bunun için bazıları buradaki لَعَلَّ (umulur ki) harfinin لَ manasında olduğunu ya da Allah Teâlâ'nın burada kullarına, onların kendi aralarında konuştuğu gibi hitap ettiğini söylemişlerdir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.45)
Kur’an’da Allah’a isnad edilen لَعَلَّ sözleri “muhakkak ki” anlamına gelir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan/58) Bunlar sebep bildirir, (lam-ı ta’lil manasındadır). ‘’Bunları yapın ki, muttaki olabilesiniz’’ demektir.
لَعَلَّ edatı, terecci içindir, yani “ümitvar olma” manasını ifade eder ve bir de beklenti içinde olmak demektir ki her ikisi de aynı manaya gelir demektir. Fakat bu beklenti Kerîm olan bir zattan olmalı, kişi O’ndan beklemelidir. İşte bu, yerine getirmesi kesin olan vaadinin yerine bir ifadedir. İmam Sîbeveyhi de bu görüştedir. Ancak Kutrub (v. 106/724); لَعَلَّ kelimesi “için” manasındadır, demiştir. (Ebü’l-Berekât Hâfızüddîn Abdullah b. Ahmed b. Mahmûd en-Nesefî, Medârikü’t-tenzîl ve ḥaḳā ʾiḳu’t-teʾvîl)
لَعَلَّ kelimesi ihtimal ilişkisi kurar. َTevakku anlamı da vardır. Tevakku istenilen bir şeyin gerçekleşmesini ummak/beklemek, istenmeyen bir şeyden de endişe duymaktır.
لَعَلَّ edatı gerçekleşmesi mümkün olan şeylere hastır. لَعَلَّ ’nin ifade ettiği ihtimal, bir şeyin gerçekleşmesiyle gerçekleşmemesinin eşit olması durumudur. El-Mâleki İbn Hişâm gibi bazı nahivciler buna tevakku demektedirler. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Doktora Tezi, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler)
لَعَلَّ gerçek kullanımında ümit ve beklenti tesis etmek içindir. Bazen mecâz-ı mürsel yoluyla inkâr ve tahzir (sakındırma) manasında da kullanılabilmektedir. (Âşûr, Et-Tahrîr Ve’t-Tenvîr)