Mü'minûn Sûresi 89. Ayet

سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ  ...

“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 سَيَقُولُونَ diyecekler ق و ل
2 لِلَّهِ Allah’a aittir
3 قُلْ de ki ق و ل
4 فَأَنَّىٰ nasıl? ا ن ي
5 تُسْحَرُونَ büyüleniyorsunuz س ح ر
 
Bu âyetlerin birinci amacı, Allah’ın yüce kudretinin kesin kanıtlarını ortaya koyarak inkârcıların, yeniden dirilmeyi imkânsız gören iddialarını reddetmek; ikincisi de Allah’tan başka, tanrı kabul etmeye ve tapınmaya değer hiçbir varlık bulunamayacağını kanıtlamaktır (Râzî, XXIII, 115-116). “Allah’a saygı” şeklinde çevirdiğimiz 87. âyetteki ittika kavramı sözlükte “bir tehlike karşısında akıllı davranarak önlem alma, tehlikeye karşı bir şeyi siper edinme, kendini koruma altına alma” mânasına gelir. Kelime “kişinin iman ve ibadetinin himayesinde kendisini âhiret azabına karşı koruması” anlamında kullanılmaktadır (bilgi için bk. A‘râf 7/26). “... büyülenmiş gibi davranıyorsunuz” şeklinde çevirdiğimiz 89. âyetin sonundaki tüsharûn fiilinin sözlük anlamı “sihirlenme, büyülenme”dir. Kelime burada, “büyülenmiş gibi şuurlu davranmaktan, aklını kullanmaktan mahrum kalma” anlamında kullanılmıştır. Gerek bu âyetin gerekse bundan önceki âyetlerin sonlarında yer alan eleştiri ve uyarılarda bilgiye, düşünüp taşınmaya, Allah’a saygıya ve şuurlu davranmaya vurgu yapılmak suretiyle insanlığın yalnız dünyevî sorunlarını değil, dinî ve metafizik sorunlarını çözmede de zihinsel faaliyetin, akıl ve bilgi verilerinin ne kadar gerekli olduğuna işaret edilmektedir. Müşriklerin 84-89. âyetlerdeki sorulara verdikleri cevaplar, onların Allah’a, O’nun sınırsız kudret ve hâkimiyetine inandıklarını göstermektedir. Bu durumda onların, bir yandan bu inanca sahip olurken diğer yandan Allah’ın peygamber ve kitap göndermesini, âhiret hayatını gerçekleştirmesini imkânsız görmeleri bir çelişki olduğu gibi bu tür inkârcı tutumlarıyla onlar “kesinlikle yalancı” olduklarını da ortaya koymuş bulunuyorlardı.
 

سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ 

 

Fiil cümlesidir.  سَيَقُولُونَ  fiilinin başındaki  سَ  harfi tekid ifade eden istikbal harfidir.

سَيَقُولُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli  لِلّٰهِ ’dur.  سَيَقُولُونَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

لِلّٰهِ  car mecruru mukadder mübtedanın haberine mütealliktir. Takdiri;  الملكوت (Melekût) şeklindedir.


 قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ

 

Fiil cümlesidir. قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir  أنت ’dir.

Mekulü’l-kavli,  فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ ’dir. قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir.Takdiri;  إن كنتم تعلمون هذا (Eğer bunu biliyorsanız.) şeklindedir.

اَنّٰى  istifham ismi,  تُسْحَرُونَ ‘deki naib-i failin hal olarak mahallen mansubdur.

تُسْحَرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i faili olarak mahallen merfûdur.

 

سَيَقُولُونَ لِلّٰهِۜ 

 

 

Bu ayet  85 ve 87. ayetlerle aynı formda gelmiştir. Ayetin, ilk cümlesi diğer iki ayetle birebir aynıdır. Bu üç ayetteki bölümler arasında tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. 

Cümleye dahil olan istikbal harfi  سَ  tekid ifade eder. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

يَقُولُونَ  fiilinin mekulü’l-kavl cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır.  لِلّٰهِ , mukadder mübtedanın mahzuf haberine mütealliktir.


 قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ

 

Ayetin ikinci cümlesi olan  قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ , istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.  قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli, mukadder şartın cevabıdır.

فَ  mahzuf şartın cevabına gelen rabıta harfidir. Şartın takdiri,  إن كنتم تعلمون هذا  (Eğer bunu biliyorsanız) şeklindedir. Mahzufla birlikte cümle şart üslubunda talebî inşaî isnaddır. 

Cevap cümlesi olan  اَنّٰى تُسْحَرُونَ  istifham üslubunda talebî inşaî isnaddır.  اَنّٰى  istifham harfi cümlede hal konumundadır. Müspet muzari fiil sıygasındaki  تُسْحَرُونَ  meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilmiştir.

Cümle istifham üslubunda geldiği halde soru kastı taşımayıp kınama ve inkarî manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.

قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ  cümlesi hakkında Ebu Hayyan şöyle der: Burada sihir müstear olarak kullanılmıştır. Onların yaptıkları saçmalıklar ve yersiz davranış ve konuşmalar, büyülenmiş kim­senin yaptığı saçmalıklara ve yalpalamalara benzetilmiştir. Yüce Allah, bu üç kınamayı aşama aşama sıraladı. Önce  قُلْ اَفَلَا تَذَكَّرُونَ  (Düşünmüyor musunuz?) Sonra  قُلْ اَفَلَا تَتَّقُونَ (Sakınmıyor musunuz?) buyurdu. Bu ikinci de daha fazla korkutulduğu için, birinciden daha vurguludur. Üçüncü olarak da şöyle buyurdu:  قُلْ فَاَنّٰى تُسْحَرُونَ (Nasıl büyülenip aldanıyorsunuz?) Bunda diğerlerinde bulunmayan bir kınama vardır. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsîr)

Onlar, hakkı itiraf etmek zorunda kalarak diyecekler ki; "her şeyin hükümranlığı Allah'ındır (cc); Kendisi, başkasını koruyan, Kendisine karşı ise korunulması mümkün olmayan yegâne O'dur." De ki; o halde nasıl oluyor da, aldatılıyorsunuz ve bile bile doğruluktan bu azgın halinize döndürülüyorsunuz. Zira aldatılmış ve aklı karışmış olmayan kimse böyle olmaz. (Ebüssuûd)