Furkan Sûresi 74. Ayet

وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً  ...

Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَالَّذِينَ ve onlar
2 يَقُولُونَ derler ق و ل
3 رَبَّنَا Rabbimiz ر ب ب
4 هَبْ lutfeyle و ه ب
5 لَنَا bize
6 مِنْ
7 أَزْوَاجِنَا eşlerimizi ز و ج
8 وَذُرِّيَّاتِنَا ve çocuklarımızı ذ ر ر
9 قُرَّةَ sevinci ق ر ر
10 أَعْيُنٍ gözler ع ي ن
11 وَاجْعَلْنَا ve bizi yap ج ع ل
12 لِلْمُتَّقِينَ muttakilere و ق ي
13 إِمَامًا önder ا م م
 
Müfessirler, “Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet” duasındaki mutluluğun fiziksel güzelliklerle ilgisi bulunmadığını, burada inancı ve yaşayışıyla iyi ve erdemli eşlerin ve çocukların kastedildiğini önemle belirtirler. Bu isteklerin âhirete yönelik olduğunu ileri sürenler bulunmuşsa da bu görüş isabetli görülmemektedir. Sûrenin buraya kadar açıklanan son bölümünde “Rahmân’ın has kul­ları”nın bazı güzel nitelikleri sıralanmıştır. Kuşkusuz Kur’an’ın insana ve insanlığa kazandırmak istediği güzellikler bunlardan ibaret değildir. 74. âyetin, “Bizi sana saygı ve itaatte kararlı olanlara öncü yap” şeklinde çevirdiğimiz son cümlesi, takvâ kavramı kapsamında, burada zikredilen ve zikredilmeyen bütün güzellikler için geçerli bir dileği içermektedir. Müminin hedefi, öncelikle ruh dünyasını Allah’ın iradesine uygun inançlarla, doğru düşünceler ve güzel duygularla, ahlâkî erdemlerle donatmaktır. Bu şekilde iç dünyasını zenginleştiren insan, eylemlerini de Allah’a saygı ve O’nun huzurunda bulunduğu bilinci ve sorumluluğu içinde gerçekleştirme çabası içinde olur. Asıl dindarlık da budur; bunun dışındaki dindarlık gösterileri ise nifaktır, riyâdır veya boş slogandır. İşte belirtilen anlamdaki gerçek dindarlığın Kur’an’daki adı takvâdır. Buna göre âyet, her müminin önüne takvâda, yani gerçek anlamdaki dindarlıkta en ileride, önde ve örnek olma şeklinde yüksek bir hedef koymaktadır. Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 141
 
Riyazus Salihin, 1386 Nolu Hadis Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat." (Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8)
 

وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ

 

Ayet atıf harfi  وَ  ile makabline matuftur. 

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ, haber olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  يَقُولُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

يَقُولُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli  رَبَّـنَا هَبْ لَنَا ’dır.  يَقُولُونَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبَّ  muzâftır. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Nidanın cevabı  هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ ’dir. 

هَبْ  sükun üzere mebni emir fiil olup dua manasındadır. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.  لَنَا  car mecruru  هَبْ ’in mahzuf ikinci mef’ûlün bihine mütealliktir. 

مِنْ اَزْوَاجِ  car mecruru  قُرَّةَ اَعْيُنٍ ’nin mahzuf haline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

ذُرِّيَّاتِنَا  atıf harfi  وَ ’la  مِنْ اَزْوَاجِنَا ’ya matuftur.

قُرَّةَ  kelimesi,  هَبْ ’in mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur.  اَعْيُنٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

 وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً

 

Ayet atıf harfi  وَ  ile makabline matuftur. اجْعَلْنَا  sükun üzere mebni emir fiil olup dua manasındadır. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

لِلْمُتَّق۪ينَ  car mecruru  اِمَاماً ’nin mahzuf haline mütealliktir.  لْمُتَّق۪ينَ ’nin cer alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

اِمَاماً  amili  اجْعَلْنَا  olan fiilin ikinci mef’ûlün bihi olup fetha ile mansubdur.

مُتَّق۪ينَ  sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً

 

 

الَّذ۪ينَ  önceki ayetteki mevsûle matuftur. İsm-i mevsûlün sılası olan …يَقُولُونَ  müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

يَقُولُونَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا  cümlesi, nida üslubunda talebi inşâî isnaddır. Nida harfi mahzuftur. Bu hazif mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.

رَبَّـنَا  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olması  نَا  zamirine şan ve şeref kazandırmıştır. Ayrıca mütekellimin Allah’ın rububiyet vasfına sığınma isteğine işarettir.

Nidanın cevabı olan  هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Aynı üsluptaki  وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّق۪ينَ اِمَاماً  cümlesi nidanın cevabına atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

ذُرِّيَّاتِنَا - اَزْوَاجِنَا  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

اِمَاماً  ve  اَعْيُنٍ ’deki tenvin tazim ifade eder.

“Şayet  مِنْ اَزْوَاجِنَا  ifadesindeki  مِنْ  nedir?” dersen şöyle derim: Bu kelime beyaniyye olabilir; adeta önce “Bize göz nuru-gönül süruru hibe et” denmiş, sonra göz nuru-gönül süruru ifadesi yani eşlerimiz ve çocuklarımız denilerek açıklanmıştır. Mana, “Allah’ın bunları onlar için göz nuru–gönül süruru kılması” şeklindedir. Bu ifade şekli  رَأيْتُ مِنْكَ أسداً  (Sende bir aslan gördüm) yani “Sen aslansın!” sözü kabilindendir.  مِنْ  ayrıca “Gözlerimizi parlatıp gönüllerimize sürur verecek bir taat ve salah hibe et bize onlardan” anlamında min-i ibtidâiyye de olabilir. (Keşşâf, Beyzâvî)

مِنْ اَزْوَاجِنَا  sözündeki  مِنْ  ibtidaiyye içindir. (Âşûr)

Şayet  قُرَّةَ اَعْيُنٍ  denilerek neden nekre bir kelime ve azlık ifade eden bir çoğul kalıbı kullanılmıştır? dersen şöyle derim: Nekre kullanma göz aydınlığını belirsiz kılmak içindir; çünkü muzâf ancak muzâfun ileyhin nekre olması halinde nekre olabilir; adeta  هبْ لَناَ مِنْهُمْ سُرُورًا وَفَراحاً (Bize onlardan yana bir sevinç ve neşe hibe et) denmektedir.  عُيُونٍ  değil de  اَعْيُنٍ  denilmesi ise muttakilerin gözleri murad edildiği içindir. Onların gözleri de diğerlerinin gözlerine nispetle azdır. Nitekim Allah Teâlâ [Kullarımdan pek azı şükredicidir. (Sebe Suresi, 13)] buyurur.  اَعْيُنٍ  kelimesinin, özel gözler, müttakilerin gözleri anlamında olduğu için nekre kullanıldığı da söylenebilir. (Keşşâf) 

قُرَّةَ اَعْيُنٍ  (Göz aydınlığı) ifadesi; sevinç ve mutluluktan kinayedir. 

ذُرِّيَّاتِنَا  kelimesinde tecrîd sanatı vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

اَعْيُنٍ (gözler) lafzının nekre olması sevinci de nekre kılmak düşüncesiyledir, bu da onu tazim içindir. Cemi kıllet kalıbı da müttakilerin gözlerinin diğerlerine nispetle daha az olmasındandır. (Beyzâvî)