Şuarâ Sûresi 195. Ayet

بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُب۪ينٍۜ  ...

Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.  (193 - 195. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 بِلِسَانٍ bir dille ل س ن
2 عَرَبِيٍّ Arapça ع ر ب
3 مُبِينٍ apaçık ب ي ن
 
Rûhulemîn’den (güvenli ruh) maksat Cebrâil’dir. Yaratılış özellikleri sebebiyle güvenilirliği ihlâl etmediği ve Allah’ın emaneti olan vahyi tam bir emniyet içerisinde peygamberlerine ulaştırdığı için “güvenli” anlamına gelen emîn sıfatı ile nitelendirilmiştir (bk. Taberî, XIX, 111-112; İbn Âşûr, XIX, 189). Ruh teriminin yukarıdaki anlam akışı içerisinde “mutlak güvenilirlik derecesinde vahiy” mânasında kullanılmış olabileceği ifade edilmişse de (Esed, II, 758) kanaatimizce bu yorum dil kuralları bakımından uygun değildir. Zira cümlenin öznesi “ruh” kelimesidir. “Bihî” ifadesindeki “bi” edatı ise “indi” anlamına gelen “nezele” fiilini geçişli kılmaktadır. “Hî” zamiri de vahyi yani Kur’an’ı ifade eder. Buna göre ruh inen değil, vahyi indirendir (bk. Râzî, XXIV, 165). Cümlenin anlamı ise şöyle olur: “Onu senin kalbine Rûhu’l-emîn indirmiştir.” Esed’in verdiği mânadan ruhun indirdiği değil, indiği anlaşılmaktadır ki bize göre bu mâna uygun değildir. Ayrıca vahyin Hz. Peygamber’in kalbine bir melek (Cebrâil) tarafından indirildiğine dair başka deliller de vardır (bk. Bakara 2/97; Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 2). Yüce Allah mesajını insanlara iletmek üzere peygamberleri hangi kavimden seçmişse kitaplarını da o kavmin diliyle göndermiştir (bk. İbrâhim 14/4). Hz. Peygamber de Araplar arasından seçilerek görevlendirildiği için Kur’an ona Arapça olarak indirilmiştir. Fakat bu, onun sırf Araplar’a hitap ettiği anlamına gelmez. Nitekim Kur’an’ın evrensel olduğunu gösteren birçok âyet vardır (meselâ bk. A‘râf 7/158; Furkan 25/1; Kur’an’ın Arapça olarak indirilmesi ve evrenselliği hakkında bilgi için bk. Yûsuf 12/2; ez-Zümer 39/28; vahyin geliş şekilleri hakkında bilgi için bk. “Tefsire Giriş” bölümü, “I. Kur’an-ı Kerîm A) Tanımı ve özellikleri, 2. Vahiy” başlığı). Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 173
 

بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُب۪ينٍۜ

 

بِلِسَانٍ  car mecruru  نَزَلَ  fiiline mütealliktir.  عَرَبِيٍّ kelimesi  لِسَانٍ ‘in sıfatı olup kesra ile mecrurdur.  مُب۪ينٍ  kelimesi  لِسَانٍ ‘in ikinci sıfatı olup kesra ile mecrurdur. 

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar 2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مُب۪ينٍ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  بين ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُب۪ينٍۜ

 

Fasılla gelen ayet, önceki cümlenin devamıdır. Car mecrur, önceki ayetteki  الْمُنْذِر۪ينَ  veya  93. ayetteki  نَزَلَ ’ye mütealliktir. 

لِسَانٍ  ve  عَرَبِيٍّ  kelimelerindeki tenvin nev için olabilir.

Sıfat-ı müşebbehe kalıbında gelerek mübalağa ifade eden  مُب۪ينٍۜ  kelimesi  بِلِسَانٍ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

Cenab-ı Hakk'ın manası açık, Arapça bir dil ile... ifadesinin başındaki  ب  harf-i ceri, ya kendinden önce geçmiş olan  مِنَ الْمُنْذِر۪ينَۙ  ifadesine taalluk eder. Buna göre mana ‘Sen manası açık, Arapça bir dil ile uyaranlardan olasın diye…’ şeklinde olur. Ki bunlar Hud, Salih, Şuayb, İsmail ve Muhammed (as) olmak üzere beş kişidirler. Yahut da نَزَلَ  ifadesine mütealliktir. Buna göre mana, ‘Onunla uyarasın diye Allah o Kur'an'ı manası açık Arapça bir dil ile indirdi’ şeklinde olur. (Fahreddin er-Râzî)