اِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِۚ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَاَجْرٍ كَر۪يمٍ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِنَّمَا | ancak |
|
2 | تُنْذِرُ | sen uyarabilirsin |
|
3 | مَنِ | kimseyi |
|
4 | اتَّبَعَ | uyan |
|
5 | الذِّكْرَ | Zikre |
|
6 | وَخَشِيَ | ve korkan |
|
7 | الرَّحْمَٰنَ | Rahman’dan |
|
8 | بِالْغَيْبِ | görmeden |
|
9 | فَبَشِّرْهُ | işte öylesini müjdele |
|
10 | بِمَغْفِرَةٍ | bir mağfiretle |
|
11 | وَأَجْرٍ | ve bir mükafatla |
|
12 | كَرِيمٍ | güzel |
|
Buradaki “ancak” kaydı, belirtilenler dışındakilerin uyarı kapsamında olmadıkları anlamında değil, uyarının sadece onlara yarar sağlayacağını belirtmek içindir (İbn Atıyye, IV, 448). Müfessirler arasında, bu âyette geçen “zikir” kelimesiyle Kur’an-ı Kerîm’in kastedildiği kanaati hâkimdir. Bunu Kur’an’daki âyetler veya insanın fıtratını tamamlayan açık kanıtlar şeklinde yorumlayanlar da olmuştur (Râzî, XXVI, 47).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 478
اِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِۚ
اِنَّمَا kâffe ve mekfufedir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki ma-i kâffeden kasıt ise اِنَّ harfinden sonra gelen ve onun amel etmesine mani olan مَا demektir.
تُنْذِرُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. Müşterek ism-i mevsûl مَن , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اتَّبَعَ الذِّكْرَ ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur.
اتَّبَعَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. الذِّكْرَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
وَخَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ cümlesi atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. خَشِيَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. الرَّحْمٰنَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. بِالْغَيْبِ car mecruru خَشِيَ fiiline mütealliktir.
فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَاَجْرٍ كَر۪يمٍ
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; من اتّبع الذكر (Kim zikre tabi olursa) şeklindedir.
بَشِّرْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. بِمَغْفِرَةٍ car mecruru بَشِّرْ fiiline mütealliktir.
اَجْرٍ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. كَر۪يمٍ kelimesi اَجْرٍ ‘in sıfatı olup lafzen mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
بَشِّرْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi بشر ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
اِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِۚ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Kasr edatıyla tekid edilmiş müspet muzari fiil cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır. Muzari sıygada gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَنِ ‘in sılası olan اتَّبَعَ الذِّكْرَ cümlesi, mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Kasr, fiille mef’ûlü arasındadır. تُنْذِرُ maksur/sıfat, مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ maksûrun aleyh/mevsûf olmak üzere, kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur.
وَخَشِيَ الرَّحْمٰنَ بِالْغَيْبِ cümlesi sılaya matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, s. 107)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde الرَّحْمٰنِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Uyarılan kimselerin, zikre uyan ve görmediği halde Rahman’dan korkan şeklinde iki grupta açıklanması taksim sanatıdır.
Sâmerrâî bu ayeti açıklarken mazi kullanım ihtiva eden اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمٰنَ ifadesine değinmektedir. O şöyle demektedir. Mazi fiil ihtiva etmesinden dolayı söz konusu uyarının, sadece müminleri kapsadığını ve henüz kalbine iman girmemiş kimselerin bunun dışında kaldığını söyleyenlere cevabımız; mâzi fiilin, gelecek zaman anlamı ifade edebileceğidir. Mazi fiil ihtiva etmesinden dolayı söz konusu uyarının, sadece müminleri kapsadığını ve henüz kalbine iman girmemiş kimselerin bunun dışında kaldığını söyleyenlere cevabımız; mazi fiilin, gelecek zaman anlamı ifade edebileceğidir. (İzzet Marangozoğlu, Fâdıl Sâlih Es-Sâmerrâî’nin Beyânî Tefsir Anlayışı)
فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَاَجْرٍ كَر۪يمٍ
فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olan rabıta harfidir. Takdiri من اتّبع الذكر (kim zikre tabi olursa…) olan şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Cevap cümlesi olan فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mukadder şart ve mezkûr cevabından müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
مَغْفِرَةٍ ve اَجْرٍ kelimelerindeki tenvin kesret ve tazim ifade eder. كَر۪يمٍ kelimesi اَجْرٍ için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
كَر۪يمٍ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terk edilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)
تُنْذِرُ وبَشِّرْ arasında güzel bir tıbâk vardır. İlk emir olan uyarmanın akıbetinin müjde olduğunu açıklar. (Âşûr)