En'âm Sûresi 67. Ayet

لِكُلِّ نَبَأٍ مُسْتَقَرٌّۘ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ  ...

Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. İleride bileceksiniz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لِكُلِّ her ك ل ل
2 نَبَإٍ haberin ن ب ا
3 مُسْتَقَرٌّ gerçekleşeceği bir zaman vardır ق ر ر
4 وَسَوْفَ yakında
5 تَعْلَمُونَ bilirsiniz ع ل م
 

Hz. Peygamber, tebliğ ettiği Kur’an vasıtasıyla müşrikleri ve genel olarak dünyadaki bütün inkârcıları açık açık uyardığına göre, artık inkârcılık ve kötülüklerde direnenlerin müstehak oldukları felâketlerin vuku bulması kaçınılmazdır. “Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz” meâlindeki tehdit, esasta özellikle müşriklere ve hakkı tekzip eden bütün inkârcılaradır; ancak, İslâm’ın hakikatlerinden, Kur’an’ın hikmetlerinden uzaklaşacak derecede fikir ayrılıklarına düşen; hakkı bir yana bırakarak fırkalara, mezheplere, partilere bölünüp gurur, kibir, bencillik, menfaat ve ihtiraslar uğruna birbiriyle çarpışan müslümanlar için de âyetten alınacak dersler olduğunda kuşku yoktur.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 421-422

 

لِكُلِّ نَبَأٍ مُسْتَقَرٌّۘ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ


İsim cümlesidir. لِكُلِّ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  نَبَأٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. مُسْتَقَرٌّ  muahhar mübteda olup damme ile merfûdur.

وَ  istînâfiyyedir.  سَوْفَ  gelecek zamana işaret eder. Alimler bu edatı tesvif -erteleme diye isimlendirmişlerdir. Vaat veya tehdit bulunan yani istenen veya hoşlanılmayan bir fiile delalet eden bir muzari fiilin  başına geldiklerinde tekid-vurgu olurlar.

تَعْلَمُونَ  fiili  نْ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

مُسْتَقَرٌّ  sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan istif’âl  babının ism-i mef’ûludur. 

 

لِكُلِّ نَبَأٍ مُسْتَقَرٌّۘ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  لِكُلِّ نَبَأٍ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  مُسْتَقَرٌّۘ  muahhar mübtedadır.

Müsnedün ileyhin nekreliği, tazim içindir.

Bu ayet müşriklerin Bedir’de yaşayacakları büyük hezimeti haber vermek için gelmiştir. O da büyük bir haberdir.

نَبَأٍ ’deki nekrelik, kesret ve tazim ifade eder.

لِكُلِّ نَبَاٍ مُسْتَقَرٌّ  Hakk Teâlâ, [Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır.] buyurmuştur. مُسْتَقَرٌّ   kelimesi, istikrar bulunan (karar kılınan) yer manasına gelebileceği gibi bizzat istikrarın kendisi manasına da gelir. Çünkü sülâsî fiillerden daha ziyade harfi bulunan fiillerin masdarları ism-i mef'ûl vezni üzere gelir. Mesela, مدخل  ve  مخرج  kelimeleri, إدخال  ve  إخراج  manasına da gelir. Buna göre bu tabirin manası, “Allah’ın haber verdiği her haberin, meydana geleceği değişmez ve geriye bırakılmaz bir vakti ve bir yeri vardır.” şeklindedir.

Eğer bu kelimeyi, “istikrar” manasına alır ise ayet “Allah’ın her vaadinin ve vaîdinin istikrarı vardır, kesindir. Meydana gelmesi ve inmesi anında, her işin Allah’ın haber verdiği gibi olacağını insanların mutlaka bilmeleri gerekir.” demek olur. Bu, kâfirleri korkutmak için kullanılmış bir tabirdir. Bundan murad kâfirlerin ahiretteki azabı olabileceği gibi dünyada iken Müslümanların kâfirlere harp, savaş ve galibiyet ile hakim olmaları manası da olabilir. (Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)

 

وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ

 

وَ , istînâfiyedir. İstînâfiye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine irab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

Cümle,  سَوْفَ  ile tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Cümle vaîd siyakında olduğu için  سَوْفَ  tekid ifade etmiştir.

س  lafzı ile dünyada gerçekleşecek olayları,  سوف  lafzı ile ise, ahirette gerçekleşecek olayları ifade etmek için kullanıldığı belirtilmiştir. (Necmettin Çalışkan, Abdurrahman Hasan Habenneke El- Meydânî Ve Tefsîri)

Önceki ayetteki müfred muhatab zamirden bu ayette cemî muhatap zamire geçişte iltifat sanatı vardır.

Burada idmâc vardır: Hem medih hem tehdit bir arada ifade edilmiştir.  سَوْفَ  kelimesi genellikle fiilin başında gelecek için kullanılmakla beraber burada tekit içindir. (Ebüssuûd, İrşâdü’l-Akli’s- Selîm)

[Her mühim haberin] yani haber verilen her önemli şeyin -ki bu azaba uğrayacaklarının onlara haber verilmesi ve bununla tehdit edilmeleridir- kaçışı olmayan (bir gerçekleşme) ve meydana gelme (vakti vardır.)  نَبَأٍ   ifadesindeki zamirin Kur’an’a raci olduğu söylenmiştir. (Zemahşeri, Keşşâf’ An Hakâ’ikı Ğavâmidı’t-Tenzîl Ve ‘Uyûni’l-Ekâvîl Fî Vucûhi’t-Te’vîl)