لَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ اَنْ تَـبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُٓوا اِلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | لَا |
|
|
2 | يَنْهَاكُمُ | sizi men’etmez |
|
3 | اللَّهُ | Allah |
|
4 | عَنِ | -den |
|
5 | الَّذِينَ | kimseler- |
|
6 | لَمْ |
|
|
7 | يُقَاتِلُوكُمْ | sizinle savaşmayan |
|
8 | فِي | hakkında |
|
9 | الدِّينِ | din |
|
10 | وَلَمْ | ve |
|
11 | يُخْرِجُوكُمْ | sizi çıkarmayan |
|
12 | مِنْ | -dan |
|
13 | دِيَارِكُمْ | yurtlarınız- |
|
14 | أَنْ |
|
|
15 | تَبَرُّوهُمْ | iyilik etmekten |
|
16 | وَتُقْسِطُوا | ve adaletli davranmaktan |
|
17 | إِلَيْهِمْ | onlara |
|
18 | إِنَّ | şüphesiz ki |
|
19 | اللَّهَ | Allah |
|
20 | يُحِبُّ | sever |
|
21 | الْمُقْسِطِينَ | adalet yapanları |
|
لَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ اَنْ تَـبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُٓوا اِلَيْهِمْۜ
Fiil cümlesidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَنْهٰيكُمُ fiili ى üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir كُمُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. اللّٰهُ lafza-i celâli fail olup lafzen merfûdur.
الَّذ۪ينَ cemi müzekker has ism-i mevsûl عَنِ harf-i ceriyle birlikte يَنْهٰيكُمُ fiiline mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. يُقَاتِلُوكُمْ fiili; نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. فِي الدّ۪ينِ car mecruru يُقَاتِلُوكُمْ fiiline mütealliktir.
لَمْ يُخْرِجُوكُمْ cümlesi atıf harfi وَ ‘la sıla cümlesine matuftur.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. يُخْرِجُوكُمْ fiili; نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مِنْ دِيَارِكُمْ car mecruru يُخْرِجُوكُمْ fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde الَّذ۪ينَ ‘den bedel olup mahallen mecrurdur. تَـبَرُّوهُمْ fiili نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
تُقْسِطُٓوا atıf harfi و ‘la makabline matuftur. تُقْسِطُٓوا fiili; نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِلَيْهِمْ car mecruru تُقْسِطُٓوا fiiline mütealliktir.
يُقَاتِلُوكُمْ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi قتل ’dir.
Mufâale babı fiile müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
يُخْرِجُوكُمْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi خرج ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
ٱللَّهَ lafza-i celâli إِنَّ ’nin ismidir. يُحِبُّ fiili إِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. يُحِبُّ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ‘dir.
الْمُقْسِط۪ينَ mef’ûlun bih olup nasb alameti ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler ي ile nasb olurlar.
الْمُقْسِط۪ينَ sülâsi mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’âl babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُحِبُّ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi حبب ‘dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
لَا يَنْهٰيكُمُ اللّٰهُ عَنِ الَّذ۪ينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ اَنْ تَـبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُٓوا اِلَيْهِمْۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması teberrük, telezzüz ve muhabbet duyguları uyandırmak ve ikaz içindir. Mütekellimin Allah Teâlâ olduğu cümlede, lafza-i celâlin zikri tecrîd sanatıdır.
Mecrur mahaldeki ألذ۪ينَ has ism-i mevsûlü, başındaki عَنِ harf-i ceriyle birlikte يَنْهٰيكُمُ fiiline mütealliktir. Sılası olan لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدّ۪ينِ cümlesi, menfî muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
فِي الدّ۪ينِ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla الدّ۪ينِ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü din, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Mübalağa için bu üslup kullanılmıştır.
Aynı üsluptaki وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ cümlesi atıf harfi وَ ‘la sıla cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki تَـبَرُّوهُمْ cümlesi, masdar tevili ile الَّذ۪ينَ ‘den bedel-i iştimâl olup mecrur konumundadır. Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Aynı üslupta gelerek تَـبَرُّوهُمْ cümlesine atfedilen وَتُقْسِطُٓوا اِلَيْهِمْۜ cümlesinin atıf sebebi, hükümde ortaklıktır.
تُقْسِطُٓوا kelimesinde irsâd sanatı vardır.
تَـبَرُّوهُمْ - تُقْسِطُٓوا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı, تَـبَرُّوهُمْ - يُقَاتِلُوكُمْ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ
Ta’liliyye olarak fasılla gelen son cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkâri kelamdır. Lafz-ı celâl müsnedün ileyh, يُحِبُّ الْمُقْسِط۪ينَ cümlesi müsneddir.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması teberrük, telezzüz ve muhabbet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı, hükmün illetini belirtmek ve ikazı artırmak için zamir makamında zahir ismin tekrarlanmasında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve istimrar ifade etmektedir. Ayrıca muzari fiil olayı zihinde canlandırmayı sağlayarak muhatabı etkiler. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla, sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
تُقْسِطُٓوا - الْمُقْسِط۪ينَ kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayetin bu son cümlesi, Maide/42 ve Hucurât/9 ayetlerinde aynen tekrarlanmıştır. Tekrarlanan cümleler arasında tekrir, ıtnâb ve reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır
Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. Böyle tekrarlanan kelimeler, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 7, Ahkaf Suresi, 29)
Ayetin fasılası, mesel tarikinde tezyîl olarak ıtnâb sanatıdır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Öncesinde konusu geçen meselin vuku bulmasından bağımsız olarak, ara vermeden başka bir ifadeye yer verilmesidir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
Cümle mesel tarikinde tezyîldir. Bu cümleden zimmet ehline güzel muamele etmek hükmü çıkarılmıştır. (Âşûr)