اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ
O gün hesaplar görülüp herkesin gideceği yer belli olduktan sonra görevliler inkârcılara, dünyada yalan saymış oldukları cehenneme doğru yürümeleri için âyetlerde geçtiği gibi hitap edeceklerdir. Müfessirler “üç parçalı gölge”den maksadın cehennem yakıtlarının çıkardığı, üçe ayrılmış yoğun duman olduğunu söylemişlerdir (Taberî, XXIX, 146). Âyetlerde cehennemin fırlattığı kıvılcımların benzetildiği “kasr” kelimesinin farklı anlamları bulunmakla birlikte (bk. Râzî, XXX, 277; Şevkânî, V, 415-416) bunlar içinde cehennem tasvirine en uygun olanı “hurma kütüğü” olduğu için meâlde bu anlam tercih edilmiştir.
Kıraat farkları dikkate alınarak 32 ve 33. âyetlere şöyle de mâna verilmiştir: “Cehennem, kütükler gibi kocaman kıvılcımlar fırlatır. Her bir kıvılcım birer sarı (kızgın) deve gibidir” (Şevkânî, V, 416).
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ
Ayet, önceki ayetteki اِنْطَلِقُٓوا ‘dan bedel olarak mahallen mansubdur.
Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir.
Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Fiil cümlesidir. اِنْطَلِقُٓوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اِلٰى ظِلٍّ car mecruru اِنْطَلِقُٓوا fiiline mütealliktir.
ذِي kelimesi ظِلٍّ ‘in sıfatı olup harfle îrab olan beş isimden biri olduğundan cer alameti ي ’dır. Aynı zamanda muzâftır. ثَلٰثِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. شُعَبٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنْطَلِقُٓوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İnfiâl babındadır. Sülâsîsi طلق ’dır.
Bu bab fiile mutavaat, mücerred yapıdaki asıl anlamıyla kullanılması gibi anlamlar katar.اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, önceki ayetteki … اِنْطَلِقُٓوا cümlesinden bedeldir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Bedel, atıf harfi getirilmeksizin, tefsir ve izah maksadıyla, bir kelimenin bir başka kelimeyle açıklandığı ıtnâb sanatıdır.
Arap dilinde bir kelimenin yerine kullanılan başka bir kelimenin atıf yapılmadan ve tefsîr maksatlı kullanılması “bedel” ile anlatılmaktadır. Bedel yapmanın amacı, kapalı olan kelamı açmak, açık olanı ise tekit etmektir. (Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi, İtnâb-îcâz)
Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِلٰى ظِلٍّ car mecrur, اِنْطَلِقُٓوا fiiline mütealliktir. ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ izafeti ظِلٍّ için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
ظِلٍّ ‘nin nekreliği, nev ifade eder.
Yani onlara denir ki; [Haydi, yürüyün şu yalanlayıp durduğunuz] azaba!.. İkinci اِنْطَلِقُٓوا (haydi yürüyün) tekrardır; ama اِنْطَلِقُٓوا (onlar da yürüdüler) şeklinde mazi olarak da okunmuştur; bu durumda, verilen emrin gereğini yerine getirdikleri bildirilmiş olur. Çünkü buna mecburdurlar, yapmamaya güçleri yetmez. (Keşşâf)
اِنْطَلِقُٓوا اِلٰى ظِلٍّ ذ۪ي ثَلٰثِ شُعَبٍۙ لَا ظَل۪يلٍ [Üç kola ayrılmış, ne gölgelendiren ne de alevden koruyan gölgeye gidin] ayetinde alay üslubu vardır. Yüce Allah, kâfirlerle alay olsun diye azaba gölge demiştir. (Safvetü’t Tefâsir)
اِنْطَلِقُٓوا fiili reddetme, hakaret etme veya azarlama kastıyla tekrarlanmıştır. (Âşûr)
Bu kelam, onlara kınama ve tahkir için söylenir. Yani dünyada yalanlıyor olduğunuz azaba yollanın. Özellikle de cehennem ateşi dumanının gölgesine gidin.
Diğer bir görüşe göre ise, cehennem ateşinden bir dilim çıkıp duvar gibi kâfirleri kuşatacak ve onun dumanından üç kol meydana gelip kendilerini gölgeleyecek ve onların hesabı bitinceye kadar bu durum devam edecek. Bu sırada müminler, arşın gölgesinde olacaklar.
Burada özellikle üç sayısının tahsis edilmiş olmasının sırrı konusunda şöyle denilmiştir ki, nefsi kutsiyet nurlarından perdeleyen şeyler, his, hayal ve vehim, olmak üzere üçtür.
Yahut bu azaba sebebiyet veren şeyler, beyinde bulunan şeytanî vehim kuvveti, kalbin sağında bulunan yırtıcı öfke kuvveti ve kalbin solunda bulunan hayvanı şehvet kuvveti. İşte bundan dolayı denilmiştir ki, bu ateş dumanının bir kolu kâfirin üstünde, bir kolu da sağında, bir kolu da solunda durur. (Ebüssuûd)