Kur’ân, Meâl, Tefsir Nedir?

Kur’ân Nedir?

Kur’ân; alimlerimize göre şöyle tarif edilir:

“Kur’ân, Hz. Muhammed (sav) e indirilmiş olup, tilaveti ile ibadet edilen Allah’ın kelamıdır’’.

Bu kelam Arapça’dır. Biz müslümanlar olarak Arapça bilmediğimize göre dinimizin temel kitabı olan Kur’ân’ı nasıl anlayacağız? İdeal olanı tabiî ki Arapçayı öğrenmektir.

Ancak Kur’ân’ı anlamak için sadece Arapça öğrenmek de yeterli değildir. Çünkü Hz. Peygamber (sav) zamanında konuşulan Arapça ile bugünkü arasında farklılıklar vardır.

Kelimeler aynı kalmakla beraber anlam değişikliğine uğramış olabilirler. Deyimleri çok iyi bilmek gerekir. O zamanki adetleri, yaşam tarzını da iyi bilmek gerekir. Bunun gibi daha birçok bilgiye sahip olmak gerekir. Bugün herkesin bu kadar çaba harcayarak Kur’ân’ı doğrudan anlaması çok zordur. Bu nedenle meal veya tefsirlere başvurmak zorunda kalıyoruz. O halde meal nedir? Tercüme nedir?

Tercüme nedir?

TERCÜME: İki şekilde olabilir.

Harfi tercüme: Bir dilin lafızlarını diğer dillerdeki benzerlerine tertibe uygun olacak biçimde nakletmektir.Manevi veya tefsiri tercüme: Sözün manasını aslındaki kelime tertibine bağlı kalmaksızın veya nazmını gözetmeksizin başka bir dil ile beyan etmektir.Her iki halde de tercüme, aslının aynı olmaz. Çünkü her dilin kendine özgü bir yapısı, cümle dizilişi, ses uyumu, vurguları vardır. Bunlar başka bir dile aktarıldığında kaybolabilir.

Ayrıca Arapçanın birçok özelliği vardır. Her peygamber, devrinin en muteber olan ilmi ile gelmiştir.

Hz. Peygamber (sav) döneminde de Arap dili ve edebiyatı çok gelişmişti. Bu nedenle Onun mucizesi de Kur’ân’dır. Ve Onun devrinde müşrikler bile Kur’ân’ın üstünlüğünü kabul etmişlerdi. İlk müfessirlerden Zemahşeri “Arap’ın kelamında özellikle Kur’ân’da hiçbir dilin eda edemeyeceği özellikler ve karşılık veremeyeceği mana incelikleri vardır” demiştir.

Bu sebeple tercüme iddialı olduğundan Kur’ân tercümelerine “meal” denmesi adet olmuştur. Çünkü “meal” kelime manası olarak eksiklikleri olduğunu kabul eden bir kelimedir.

Tefsir nedir?

Kelime olarak “açıklamak” demektir. Kur’ân tefsiri denilince “Allah’ın peygamberi Hz. Muhammed (sav) e indirdiği kitabın, Onun manalarının beyanı, ihtiva ettiği hükümler ve hikmetlerin ortaya çıkarılması maksadı ile yazılan eserler” akla gelir.Tevil de lügatta “asla geri dönmek” anlamındadır. Ayeti muhtemel olduğu manalara geri döndürmektir. Bugün çoğunlukla alimlerin ayetler üzerinde düşünerek, çalışarak ortaya çıkardıkları mana anlamında kullanılır.

 

Meal ise eksikleri olmakla birlikte lafızların muhtemel olduğu manalardan bazılarının ortaya konması demektir.İslamiyet’in geldiği yıllarda insanlar hem Arapça konuşuyorlardı, hem de o dönemde yaşadıkları için Kur’ân’ı anlamak gibi bir sorunları yok idi. Tabii herkes kendi çapında anlıyordu. Anlamadıkları yerleri sorabilecekleri Hz. Peygamber (sav) de yanlarında idi. Ancak birkaç nesil sonra Müslümanlar tefsire ihtiyaç duymaya başladılar. Çünkü Kur’ân ile aralarına zaman girmişti. Bazı adetler değişmişti. Ancak o zaman da Müslümanlar yine Arapça konuşuyorlardı ve tefsirler de Arapça idi. Üstelik de bugünkü gibi ciltlerce değildi.

Ancak İslamiyet yayıldıkça başka dillerde konuşan insanlar da Müslüman oldular ve bunlar hem Kur’ân ile hem de tefsirler ile Arapça olarak değil kendi dilleri ile muhatap oldular. Dolayısı ile Kur’ân’ın aslından uzaklaşmışlardı. Şimdi biz de bu durumdayız.

O halde Kur’ân’ı aslına uygun, en yakın şekilde anlayabilmek için ne yapmalıyız?Kur’ân tefsirlerini okumak en doğru yoldur. Ancak bunlar da çok uzun oluyor. Üstelik dil ile ilgili ayrıntılara girdikleri için sıkıcı da olabiliyor.

Aslında Cumhuriyet Dönemi’ne kadar hiç Kur’ân meali basılmamış. Çünkü alimler meal ile Allah’ın muradının anlaşılamayacağını çok iyi biliyorlarmış. Ancak Cumhuriyet’ten bugüne kadar çok sayıda Kur’ân meali basılmış. Sanıyorum sayıları bugün 300 ün üzerinde.

Ancak Kur’ân meali okuduğumuzda da bazı sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Bunların çeşitli sebepleri var.

Kısaca özetlersek;

1- Metin düzeni: Kur’ân Allah Teala’nın Hz. Peygamber(sav) ile konuşmasıdır. Yani Hz. Muhammed’in eline bugünkü gibi yazılı bir kitap verilmedi. O da o günkü insanlara bunu işittiği gibi söyledi. O zamanlar Kur’ân okunan değil, dinlenen bir söz idi. Konuşma dili aynen yazıya çevirildiğinde bazı kopukluklar olabilir. Bunun için konuşma diline özgü özellikler, yazılı metinde imla işaretleri kullanılarak ve yazılı metin özellikleri kullanılarak, dikkatle aktarılmalıdır.

2-Sayfa düzeni: Bugünkü meallerde Arapça Kur’ân sayfaya basılıyor, yanındaki boşluklara da Türkçe karşılıkları yazılıyor. Arapça asıllar hafızlara kolaylık olsun diye ayetler bölünmeden sayfalara sığdırılıyor. Ancak bazen birkaç ayet bir cümleyi oluşturabiliyor ya da birkaç ayet bir paragraf altında toplanabiliyor (konu bütünlüğü dolayısı ile). Türkçe meallerde de Arapça asla riayet etmek kaygısı ile cümlenin yarısı bir sayfada diğer yarısı öteki sayfada olabiliyor. Sureler sayfanın ortasından başlayabiliyor. Bunlar önemsiz gibi görünür ama okuyucunun dikkatini dağıtan unsurlardır. Kendi dilimizde bir kitap okurken bu farkı açıkça görebiliyoruz. Bölümler arası boşluklar konur.

3-Ayet düzeni: Ayet; Kur’ân’da fasılalar ile ayrılmış parçalara denir. İlk zamanlarda yoktu. Noktalama işaretleri, harekeler gibi sonradan konmuştur. Ayetler, Türkçede kafiye dediğimiz kelimelerin sonunda yer alır. Secavend işaretleri ise mana ve muhteva göz önüne alınarak konmuştur. Çeviriler ayetlere göre yapıldığında mana bozuklukları ortaya çıkabiliyor.

4-Diller arası mütekabiliyet sorunu: Arapçada müennes-müzekker kelimeler vardır, tesniye vardır, akıllı akılsız varlıklar için (men-ma) farklı kelimeler vardır. Bunlar Türkçe’ye aktarılırken çok titizlik gösterilmelidir. Kelimelerin çoğul şeklinin tercümelerinde yanlışlıklar olabilir (Rabbihim = Rableri veya Onların Rabbi). Arapça bükümlü bir dil olduğu için kelimenin kökünü tayin etmekte problem olabilir. ال vurgusunu Türkçede tam olarak vermek mümkün olamıyor. Araplarda deve, ay anlamına gelen birçok kelime kullanılıyor. Bunlar arasındaki farkı Türkçe’ye yansıtmak mümkün olamaz. Arapça ve Türkçede cümle elemanlarının dizilişi farklı olduğundan vurgular tam olarak aktarılamayabilir.Bunların yanında Kur’ân meal ve tefsirlerinde o dönemin bilimsel düzeyi, siyasi durumu ve fıkhi durumu da rol oynar.

 

Bütün bunları yazmamın sebebi bir dili, başka bir dile hem mana hem lafız açısından tam olarak aktarmanın mümkün olmadığını ifade etmektir.

O halde bir meal veya tefsir okurken bunu hep aklımızda tutacağız ve neticede Allah’ın bize hitabını anlayan birinin, anladığı kadarının anlatabildiği kadarının anlayabildiğimiz kadarını okuduğumuzu hiç unutmayacağız.

Tefsirler ise bir alimin ilgi alanına bağlı olarak yaptığı Kur’ân’ı anlama çalışmalarıdır. Her alimin uslubu, yaklaşımı, anlayışı farklı olabilir. Ama iyi niyetle Allah’ın muradını doğru anlayıp anlatma gayretiyle, uzun emekler sonucu, hatta çoğu zaman bütün ömürleri boyunca yaptıkları çalışmaların bir semeresidir.

Sizlere bir Meal veya Tefsir tavsiye etmeye gelince ilk olarak bu söylenenleri aklımızda tutmak kaydıyla, okuduğumuz şeylerde bazı hatalar, yanlış anlamalar olabileceğini gözönünde tutarak okuma yapmayı, gerekli yerlerde, yani tam olarak anlamadığımız ayetleri başka meallerle karşılaştırma yaparak, gerekirse tefsirlere bakarak okumayı tavsiye ediyoruz.

Sizlere okuduğumuz ve dilinin en rahat anlaşılır olduğunuz düşündüğümüz iki meali tavsiye edebiliriz.

* Ayet ve Hadislerle Açıklamalı Kur’ân-ı Kerim Meali, Halit Zavalsız, M. Yaşar Kandemir, Ümit Şimşek, M:Ü: İlahiyat Vakfı Yayınları. Bu kitabın satışı yapılmaktadır.

* DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI MEALİ (Yeni), Halil ALTUNTAŞ ve Dr. Muzaffer ŞAHİN. Bu meal İnternetteki kuranmeali.com sitesinde mevcuttur. Satışı yoktur.

* Feyzu-l Furkan Kur’ân-ı Kerim ve Açıklamalı Meali, Hasan Tahsin Feyizli. Bu kitap da satılmaktadır.

Muhakkak ki başka mealler de vardır.

Ama söylediğimiz kural hepsi için geçerlidir.

Tefsir konusunda da her tefsirin farklı bir uslubu vardır. Ben genel olarak herkesin hoşuna gidebilecek, yeterli açıklamaların olduğu bir tefsir olarak Seyyid Kutub’un Fi Zılali-l Kur’ân isimli tefsirini öneriyorum. Ama bu tefsir 16 cilttir. İnternette bulabilirsiniz. Önce internette biraz okuyup beğenirseniz, okuyabilecekseniz almanızı öneririm.

Rabbi zıdnî ilmen ve fehmen ve imanen. Amin.

F.Serap Karamollaoglu