Kur'ân Seferberliği - Birlikte Kur'ân Seferberliğine Çıkıyoruz!
Hicr Sûresi 23. Ayet

وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ  ...

Hiç şüphesiz biz diriltir, biz öldürürüz ve biz (her şeye gerçek) varisleriz
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِنَّا biziz
2 لَنَحْنُ elbette biz
3 نُحْيِي yaşatırız ح ي ي
4 وَنُمِيتُ ve öldürürüz م و ت
5 وَنَحْنُ ve biziz
6 الْوَارِثُونَ gerçek varis olan و ر ث
 
Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılıyor ki, zâhirdeki sebepler ne olursa olsun evrendeki her şeyi yapıp yaratan Allah’tır, gökten indirdiği su ile yeryüzünü canlandıran, vakti geldiğinde bitkileri sarartıp solduran doğal güçlerin arkasındaki en büyük kudret de O’dur; şu halde can veren ve yaşatan da O’dur, hayata son verip öldüren de O’dur. Mülkün (canlısıyla cansızıyla bütün varlığın) asıl mâliki Allah olduğuna göre insanın kendi varlığının ve bu dünyada kendisinin bildiği diğer bütün şeylerin, kısaca topyekün mevcudatın hakiki sahibi de O’dur.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 346
 

وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ

 

İsim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

نَا  muttasıl zamiri  اِنَّ ‘nin ismi olup mahallen mansubdur. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

نَحْنُ نُحْـي۪  cümlesi  اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.

Munfasıl zamir  نَحْنُ  mübteda olarak mahallen mansubdur.  نُحْـي۪  fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

نُحْـي۪  merfû muzari fiildir. Faili müstetir takdiri  نحن ‘dur.

نُم۪يتُ  kelimesi atıf harfi  وَ ‘la  نُحْـي۪  fiiline matuftur.

Munfasıl zamiri  نَحْنُ  atıf harfi  وَ ‘la öncesiki munfasıl zamirine matuftur.

Munfasıl zamir  نَحْنُ  mübteda olarak mahallen mansubdur.

الْوَارِثُونَ  kelimesi mübtadanın haberi olup ref alameti  وَ ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile îrablanır. 

الْوَارِثُونَ  kelimesi sülasi mücerredi olan  ورث  fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِنَّا لَنَحْنُ نُحْـي۪ وَنُم۪يتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ

 

Ayet  وَ ’la öncesine atfedilmiştir.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiştir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

اِنَّ ’nin haberi olan  نَحْنُ نُحْـي۪ , isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اِنَّ ’nin haberi olan cümlede, müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Makabline matuf olan  نُم۪يتُ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler;  اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Aynı üslupta gelen  وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ  cümlesi,  نَحْنُ نُحْـي۪  cümlesine matuftur. Mübteda ve haberden müteşekkil, faide-i haber ibtidaî inkârî kelamdır.

الْوَارِثُونَ  haberdir. Müsnedin  ال  takısıyla marife gelmesi, haberin biliniyor olduğunu belirtmesi yanında kasr ifade eder. Haberin mübtedaya has olduğu kesin bir dille belirtilmiştir. Allah Teâlâ, öldürmenin ve diriltmenin kendi tekelinde olduğunu şüpheye yer vermeyecek şekilde, tekidli bir üslupla bildirmiştir.

Ayrıca müsnedin  ال  ile marife gelişi, bu vasfın mübtedada kemâl derecede olduğunu ifade eder.

نَحْنُ ’nun haberi olan  الْوَارِثُونَ , ism-i fail kalıbında gelerek, durumun devamlılığını ve istimrarını  vurgulamıştır.

نُحْـي۪  [Diriltiriz] ile  نُم۪يتُ  [Öldürürüz] lafızları arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. (Safvetü’t Tefâsîr)

وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ  sözü, mahlukatın helakından sonra baki kalan Allah’tır demektir. Baki (olan Allah’a), varis denmesinin sebebi, ölünün arkasından baki kalan varis istiaresidir. Çünkü varis, meyyitin arkasından geride kalandır. (Kur’andaki deyimler ve Zemahşeri’nin Keşşâf’ı, Fahreddin er-Râzî)

Bu ayeti kerimedeki “diriltme” nin, rahimlerde nutfenin canlandırılması olduğu da söylenmiştir. Öldükten sonra dirilişi yüce Allah bundan sonra:”Şüphe yok ki, Rabbin onları toplayacak olandır” (25. ayet) ayetinde söz konusu etmektedir. (Kurtubî)

Cenab-ı Hakk’ın, “Gerçekten biz, mutlak biz, hem diriltiriz” buyruğu hasr ifade etmektedir. Yani, “Bizden başka öldürme ve diriltmeye kādir olan hiç kimse yoktur” demektir.(Fahreddin er-Râzî)

نَحْنُ ’nun tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.