اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ
اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. هُ muttasıl zamir اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
يَعْلَمُ fiili, اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. يَعْلَمُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
الْجَهْرَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. مِنَ الْقَوْلِ car mecruru الْجَهْرَ ‘nin mahzuf haline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. يَعْلَمُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
مَا ve masdar-ı müevvel, يَعْلَمُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
تَكْتُمُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ
Fasılla gelen ayet istînâfiyedir. Önceki ayetteki mekulü’l-kavle dahildir. اِنَّ ile tekid edilmiş, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlenin müsnedi olan يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ , muzari fiil olarak gelmiştir. Müsnedin muzari fiil cümlesi olması teceddüt ve hükmü takviye, medih makamında olduğu için ayrıca istimrar ifade eder.
Aynı üslupta gelen وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ cümlesi, tezat nedeniyle اِنَّ ’nin haberine atfedilmiştir.
Bu cümleye atfedilen ikinci cümlede يَعْلَمُ fiilinin tekrar edilmesi, muhatabın dikkatini çekerek anlamı pekiştirmek içindir. Bu tekrarda, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
İsm-i mevsûl مَا , nasb mahallinde olup يَعْلَمُ fiilinin mef’ûlüdür. Sılası olan تَكْتُمُونَ müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
تَكْتُمُونَ fiilinin mef'ûlu, kelamın öncesinden anlaşıldığı için zikredilmemiştir. وَيَعْلَمُ dedikten sonra sadece مَا تَكْتُمُونَ lafzıyla yetinilmiş, الْقَوْلِ hazf edilmiştir. Bu ihtibâk sanatıdır.
İhtibâk: sözden düşürülmüş olan kelime veya ifadelerin, zikredilen kelime veya ifadeden hareketle tespit edilerek yerine konulmasıdır. (Suyûtî, İtkân, II, 831)
اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ مِنَ الْقَوْلِ cümlesiyle, وَيَعْلَمُ مَا تَكْتُمُونَ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
الْجَهْر - تَكْتُمُونَ arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.