يَٓا اِبْرٰه۪يمُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَاۚ اِنَّهُ قَدْ جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۚ وَاِنَّهُمْ اٰت۪يهِمْ عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُودٍ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | يَا إِبْرَاهِيمُ | İbrahim |
|
2 | أَعْرِضْ | vazgeç |
|
3 | عَنْ |
|
|
4 | هَٰذَا | bundan |
|
5 | إِنَّهُ | doğrusu o |
|
6 | قَدْ | elbette |
|
7 | جَاءَ | gelmiştir |
|
8 | أَمْرُ | emri |
|
9 | رَبِّكَ | Rabbinin |
|
10 | وَإِنَّهُمْ | ve onlara |
|
11 | اتِيهِمْ | gelmektedir |
|
12 | عَذَابٌ | bir azap |
|
13 | غَيْرُ |
|
|
14 | مَرْدُودٍ | geri çevrilmeyecek |
|
Hz. İbrâhim’in Allah ile tartışması mecazi anlamda olup ya Allah’a yalvarmasını veya Allah’ın gönderdiği elçilerle sebep göstererek azabın kaldırılması için konuştuğunu ifade eder. Lût’un yaşadığı şehirde ailesinden müminler bulunduğu için Hz. İbrâhim suçlularla birlikte onların da helâk olmasından korkuyor, bu sebeple azabın kaldırılması için meleklere hatırlatma yapıyor ve bu arada Allah’a yalvarıyordu. Ancak Lût kavmi helâk olmayı hak etmişti, artık geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azabın gelmekte olduğunu haber verdiler ve İbrâhim’den onların helâkini önleme gayretinden vazgeçmesini istediler.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri
Cilt: 3 Sayfa: 187
يَٓا اِبْرٰه۪يمُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَاۚ
يَا nida harfidir. اِبْرٰه۪يمُ münadadır. Müfred alem olup damme üzere mebni mahallen mansubdur. Nidanın cevabı اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا ’dır.
اَعْرِضْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ’dir. عَنْ هٰذَا car mecruru اَعْرِضْ fiiline mütealliktir.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazfedilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada irab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır.
Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzaf, 2) Şibh-i muzaf, 3) Nekre-i gayrı maksude.
Mebni münada merfu üzere mebni, mahallen mansub olur. 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harfi tarifli isim. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَعْرِضْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi عرض ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اِنَّهُ قَدْ جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۚ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
هُ şan zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. قَدْ جَٓاءَ اَمْرُ cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
قَدْ tahkik harfidir. جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اَمْرُ fail olup damme ile merfûdur. رَبِّكَ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Şan zamirleri: Müfred gaib ve gaibe (3. tekil şahıs zamiri)nde kendisine dikkat çekilmek istenen bir iş için kullanılır. İkisine birden iş zamiri denir.
Müzekkerine > zamiruş şan (هُوَ – هُ) Müennesine > zamirul kıssa (هِيَ – هَا)
Zamirler normalde kendinden önceki ismi açıklarken, zamiruş-şan/kıssa ise kendinden sonraki kısma dikkat çeker. Şan zamiri “Benden sonra bir cümle gelecek; gelecek olan o cümle çok önemli” mesajı verir. İş zamirleri 3’e ayrılır:
- Munfasıl (ayrı iş zamirleri >هُوَ – هِيَ) mübteda olarak kullanılır.
- Muttasıl (bitişik iş zamirleri >ىهُ – هَا) huruf-u müşebbehe bil fiil veya efali kulûb ile kullanılır.
- Mahzuf iş zamiri (hazfolmuş iş zamiri) كَأَنَّ ، أَنَّ ، إنَّ ‘nin muhaffefleri olan كَأَنْ , أَنْ , إِنْ ’den sonra hazfedilmiş olarak gelir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِنَّهُمْ اٰت۪يهِمْ عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُودٍ
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb, haberini ref eder.
هُمْ muttasıl zamir اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. اٰت۪يهِمْ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup ى üzere mukadder damme ile merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
عَذَابٌ ism-i fail اٰت۪يهِمْ ’in faili olup, damme ile merfûdur. غَيْرُ kelimesi عَذَابٌ ‘nün sıfatı olup damme ile merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. مَرْدُودٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
غَيْرُ edatı nekre bir ismin peşinden geldiğinde onun sıfatı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
İsmi failin fiil gibi amel şartları şunlardır: 1. Harfi tarifli (ال) olmalıdır. 2. Haber olmalıdır. 3. Sıfat olmalıdır. 4. Hal olmalıdır. 5. Kendisinden önce nefy (olumsuzluk) edatı bulunmalıdır. 6. Kendisinden önce istifham (soru) edatı bulunmalıdır. Şartlardan birinin bulunması amel etmesi için yeterlidir. Bu amel şartlarından birini taşıyan ismi fail kendisinden sonra fail ve meful alabilir. Bu fail veya mef’ul bazen ismi failin muzâfun ileyhi konumunda da gelebilir. İsmi fail tercüme edilirken umumiyetle muzari manası verir. Nadiren mazi manası da olabilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰت۪ي , sülâsi mücerredi أتي olan fiilin ism-i failidir.
İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَرْدُودٍ ; sülâsî mücerredi ردد olan fiilin ism-i mef’ûludur.
يَٓا اِبْرٰه۪يمُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَاۚ
Ayet istînâfiyye olarak gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşaî isnaddır.
Fasılla gelen nidanın cevap cümlesi اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mecrur mahaldeki, cem ve tecessüm ifade eden işaret ismi başındaki harfi cerle birlikte اَعْرِضْ fiiline mütealliktir. İşaret ismi, işaret edilen manayı kâmil bir şekilde tarif edip ortaya çıkarır.
Duruma işaret eden هٰذَا ‘da istiare sanatı vardır. Gözle görünmeyen hissi durum, maddi bir şeye benzetilmiştir.
Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
اِنَّهُ قَدْ جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۚ
Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil, kelamın bir sebebe bağlanarak ifade edilmesidir. Kastedilen mananın nedenini beyan etmek maksadıyla ziyade sözlerle yapılan ıtnâb sanatıdır.
اِنَّ ile tekit edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
اِنَّ ’nin haberi olan قَدْ جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَ cümlesi, tahkik harfi قَدْ ile tekid edilmiş müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
قَدْ mazi fiile dahil olduğunda kesinlik ifade eder.
Cümlede istiare sanatı vardır. اَمْرُ kelimesi جَٓاءَ fiilinin faili yapılarak kişileştirilmiş, iradesi olan bir canlıya benzetilmiştir. Emrin, bir şahıs gibi gelecek olması tahakkukunu tekit edip, azametini artırmaktadır. Bu ifadede mübalağa ve tecessüm sanatları da vardır.
اَمْرُ رَبِّكَ izafetinde Rab ismine muzâf olması اَمْرُ ’ya, Hz. İbrahim’e aid olan كَۚ zamirinin Rab ismine muzâfun ileyh olması Hz.İbrahim’e şan ve şeref kazandırmıştır.
Mazi fiil, henüz gerçekleşmemiş bir olayı olmuş gibi göstermek üzere muzari fiil yerine gelmiş, olayın kesinliğine işaret etmiştir. Bu kullanımlarda mecâz-ı mürsel sanatı vardır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ , isnadın tekrarı, قَدْ ve isim cümlesi olmak üzere birden çok tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
قَدْ sadece fiilin başına gelen bir tekid harfidir. Muzari fiilin başına geldiği zaman bazen azlık bazen de çokluğa delâlet eder. Ancak belâgat alimlerinin sözlerinden anladığımıza göre; fiilin gerçekleştiği anlatılmak isteniyorsa قَدْ harfi, başına geldiği fiil için ister mazî ister muzari olsun tekid ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَ [Rabbinin emri geldi] ibaresi, Allah’ın onlara (Lût Kavmine) verdiği azaptan kinayedir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi - Sâbûnî, Safvetü’t Tefasir)
جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۚ deyip bu lafızda da bu emrin ne ile geldiğine dair bir delalet bulunmayınca şüphesiz ki Cenab-ı Hak, onlara, reddolunmayacak yani defedilmesi ve savuşturulması mümkün olmayacak bir azabın geleceğini beyan buyurmuştur. (Fahreddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb)
وَاِنَّهُمْ اٰت۪يهِمْ عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُودٍ
Cümle, atıf harfi وَ ‘la ta’liliyye cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
اِنَّ ile tekid edilen sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
اِنَّ ‘nin haberi olan اٰت۪يهِمْ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiş, isim cümlesinin sübutunu artırmıştır.
عَذَابٌ , ism-i fail kalıbında olan اٰت۪يهِمْ ‘in failidir. Kelimenin tenvinli gelişi onun tarif edilemez niteliğine ve kesrete işarettir. İsm-i fail kalıbında gelmesi fail almasını mümkün kılmıştır.
غَيْرُ مَرْدُودٍ izafeti, عَذَابٌ için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan ıtnâb sanatıdır.
اٰت۪يهِمْ - جَٓاءَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Muzafun ileyh olan ve ism-i mef’ûl vezninde gelen مَرْدُودٍ ’deki nekrelik kıllet ve nev ifade eder. Bilindiği gibi nefy siyakında nekre, selbin umum ve şümulüne işarettir.
Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)